Saygısızlık almış başını gidiyor
Sınır aşımı, hadsizlik desen diz boyu
Hani, nerede ruh inceliği?
Hani, nerede mana ve onun büyüleyici derinliği?
Hakikatte mana için var edilen madde, beşerler tarafından elbirliğiyle yapılıvermiş mi ana gaye
Şekilcilikten nasibini almamış tek bir insan damlasına rast gelirsen şu dünya denen okyanusta; haber et bana da
Zira ben; Diyojen'in şehrinde doğmuş ve onun hikayesiyle büyümüş bir çocuk olarak, çocukluğumdan beri elimde tutuğum ve benden başka hiç kimseye görünür olmayan fenerimle ''kalpten insan'' aramakta olan bir başka insan damlasıyım şu dünya denen okyanusta...
‘’Ye kürküm ye!’’ anlayışına ezelden beri sahip çıkıp onu ölümüne yaşatma hususunda hevesli olduğu her hâlinden belli olan insanların yaşamakta olduğu bu madde âleminde
Yaşam enerjisi yalnızca bir çizgi kalmış hissetmesine rağmen -ve bununla birlikte- canla başla mücadelesini sürdürmek üzere kendini ittirmek ve de
Ha bire birtakım belirli hisleri istemsizce duyumsayarak yaşamak zor
Çok zor hem de...
Her gün, Allah’ın her günü insanların içine karışıp maruz kalmak ve tanık olmak belli başlı, vicdansızlık taşlarıyla döşenmiş, merhametten ve erdem anlayışından zerre nasibini almamış, ruhsuz muamelelere...
Paçavra gibi buruşturulup yerlere çalınan insanlık müsveddeleri acıtıyor mu senin de içini, dokunuyor mu olanca yenilir yutulur olmayışıyla, hakiki anlamda ''insan'' olanlar için sindirim zorluğu ihtiva eden tabiatıyla yüreğine...
Yıllardır duvarlar ördüğüm
Önüne arkasına, sağına soluna, civarına etrafına setler, bentler çektiğim
Kalbimi açayım artık dedim
İncinebilir olma cesaretini -zor da olsa- göstermeyi seçtim
Elime balyoz alıp
Tüm o duvarları, setleri, bentleri yıkıp geçmeye niyetlendim
Niyetlendim ve başladım yıkım çalışmalarına da
Bilmiyorum ki iyi mi ettim
Zira müthiş bir hassaslık nüksetti içimde
Kalbim sanki yıllardır hep bu günleri beklemişçesine
İçinde benden bile gizleyerek depoladığı tonlarca duygu, his atıklarını
Fışkırtırcasına püskürtüverdi olanca tazyikiyle
Damarlarıma pompaladığı kanı onlarla harmanladı
Tüm o duygu ve his yığıntılarını ruhuma gün be gün zerk etti
İçimin en derinlerine, köşe bucak her bir yerine sirayet edecek biçimde dolaşıma sokmaktan bir anlığına dahi çekinmedi
Ben yıllarca kendi beşer aklımca
Onu koruyacağım, onun muhafızı olacağım derken
Kollarımı etrafına dolayıp ona kol kanat gerdiğimi zannederken
Ayarı kaçırıp fazla mı sıktım onu
Nefessiz, ışıksız, yaşamsız mı bıraktım şuursuzca ve de cahilce, tamamen küskün bir çocuğun itkiselliğiyle
Eğer işin hakikati buysa
Sanıyorum ki buna istinaden yılların intikamını alırcasına boşaltıyor içine yığdığı zehir zembereği, akıtıyor tüm irinlerini...
Tüm bu olanlar
Ya yıllarca kalbime uyguladığım gestapoluk tarifesinin kümülatif biçimde birikmişliğinin bir neticesi
Ya da oldum olası kabul edemediğim, hazmedip içime sindiremediğim bir gerçeğin artık reddedemeyeceğim şekilde kılıktan kılığa girip gözüme görünmesi zamanının yeniden geldiğinin net bir göstergesi...
Adeta oyuncu tipolojisindeki bu gerçek ne mi?
Hassas bir var oluşa sahip olduğum gerçeği...
Kendimi ne kadar güçlendirmeye çalışsam da; içten içe inanılmaz hassas olduğum gerçeği...
Her gün başka bir kıyafet giyiyor, başka bir kılığa bürünüp görünür kılınıyor bana tüm canlılığı, ısrarcı ve yıpratıcı sürekliliğiyle
İnkâr etmemin, arkamı dönüp onu orada yalnız bırakıp çekip gitmemin hiçbir manası yok, oluru da yok belli ki
Zira sanki dağlanıyor içim, ateşin üzerine bırakılan ızgara gibi cızırdıyor kalbim...
Dolayısıyla kabul ediyorum artık bu gerçeği
Ama halel getirmiyor bu
Benim aynı zamanda ''savaşçı'' olduğum gerçeğine
Hem hassasım hem savaşçı
Yeniden tanışalım;
Bendeniz hassas savaşçı!
Hem hassas hem savaşçı olmak
Zor, hem de çok zor bu fizik âleminde
Her gün, Allah’ın her günü içimde birtakım parçalar kırıla kırıla mücadeleye devam etmek
Savaşmak, kılıcımı kuşanmak
O kılıcı kınından olabildiğince çıkarmadan mücadeleyi kazanmaya çalışmak ilk etapta ama
Gittikçe tahammül yitimine uğramak ve de
Epeyce zamandır uyurken dahi kılıcımı ellerimden bir an bile bırakmadığımın ayırdına varmak artık
O kılıcı gelen geçene savurmamak için daha az insan yüzü görmeye çabalamak, kendimi dış dünyadan olabildiğince yalıtmak ama
Nereye kadar...
Ne zaman yaşayacağım acaba tahammül dolumu, şarj olumu?
Belki de hiç gerçekleşmeyecek bir beklentiyi teşkil ediyordur tüm bunlar
Eyvallah!
Ama bu şekilde yaşamak zor
Çok zor hem de...
Çok zor insanların şekilciliklerine, makam mevki, materyal düşkünlüklerine
Kılığına kıyafetine, titrine, servetine göre insan seçmecelerine
Yalnızca yüzeysel verilerden yola çıkarak hükümler kurmalarına peşin peşin
Tahammül ve de tanıklık etmek her gün, Allah’ın her günü zor
Çok zor hem de...
Ey saygıdeğer ve de sevgili insan mevcudiyetlerinden bazıları!
Algılarınız ve kalpleriniz kararmış ve de kararıyor daha da, asfalttan çok daha zifiri bir renge boyanıyor git gide
Esas mahiyeti ve marifeti ince olmak olan ruhlarınız kabalaşmış ve kesifleşmiş iyiden iyiye, kalın bir odun kütüğüne dönüşüvermiş zaman içinde
Anlaşılan o ki; sevgi ve saygı mefhumları anlamını sizin nezdinizde yitirmiş epeyce
Bütün işiniz -sabah 9 akşam 5 mesaili bir çalışandan hâllice- el âleme yargı dağıtıp durmak oluvermiş
Ey saygıdeğer ve de sevgili insan mevcudiyetlerinden bazıları!
Siz kimdiniz ve şu an kimsiniz, yoksa hâkim misiniz
Eğer öyleyse nerenin hâkimisiniz, nereye hâkimsiniz
Bilmem ama
Ona buna kendi ufak çap genişliğinizde horozlanıp durmaktan pek de öteye gidemez gibisiniz, siz ancak kendi çöplüğünüzde ötersiniz
Ama ruhu sizin deriniz kadar kalınlaşmamış, inceliğini hâlâ hatırı sayılır biçimde korumakta olan insanlara ek iş olarak bu dünyayı zehir de edersiniz
İşte tam da bu yüzden
Çocukluğumuzdan beri eskrim dersleri alıyoruz hayattan biz hassas savaşçılar
Mecburen kuşandığımız kılıcımızı kullanma hususunda gün be gün ustalaşıyoruz
Darbe alıyoruz, yaralanıyoruz, içimiz kanıyor bazen
İçimiz yanıyor, içimizde cayır cayır ateşler yakılıyor
Pişiriliyoruz, yoğruluyoruz, sanıyorum ki böyle böyle büyüyoruz
Bazen dışarıya renk vermeyip içime içimize ağlıyoruz hatta bunu yaparken muhtemelen o kadar iyi bir oyunculuk performansı sergiliyoruz ki üzerimize ''Duygusuz!'' etiketi yapıştırmaktan geri durmayanlar oluyor acımasızca
Bazen ise bu dünyadaki tüm pislikleri, kiri pası, toz yumaklarını temizleyebilecekmişçesine göz yaşlarımızı sular seller hâlinde dışarıya taşırıyoruz
Zaman zaman o denli şiddetli akıyorlar ki;
Hayat denen kimine göre oyun parkının, kimine göre deney sahasının
Kimine göre inşaat alanının
İçindeki dere yataklarının üzerine ihmalkârca ve de vicdansızca inşa edilmiş yapıları yıkıyorlar acımadan, onları da katıp götürüyorlar önlerine...
Sizi bilmem ama
Ben yaşadığım müddetçe
Yaşatmak durumundayım savaşçı kimliğimi de beraberimde
Tuttuklarımı bırakıp, kendimi bir süreliğine kapatıp
İçimdeki aslanın sırtını sevgiyle sıvazlayarak ve yelesinin tüylerini şefkatle okşayarak onu kış uykusuna yatırıp
Sessizlik orucu tutmaya niyet etmişçesine insanlarla iletişim kurmaktan köşe bucak kaçınıp
Kendimi kendi mağaralarımdan seçtiğim birine zincirlesem
Pasif direnişe geçip ışığımı az biraz kıssam ya da tamamen söndürsem ve de
Bu hâletiruhiyemin kulağına üç kez ‘’Teslimiyet’’ diye üflesem de şayet;
Yine de savaşçı kimliğimden, savaşçılığımın benliğime olan eşlikçiliğinden
Gitmiyorum, onu terk etmiyorum, karanlık kuyularda kör ve sağır bırakmıyorum
Bu da başka bir çeşit savaş ve de mücadele biçimi belli ki
İnkâr etmiyorum artık fıtratımı, mizacımı, adı hakikatte her ne ise işte o olanı
Kartlar tekrar karılsın, baştan dağıtılsın
Siz kimdiniz ve şu an kimsiniz, yoksa hâkim misiniz
Eğer öyleyse nerenin hâkimisiniz, nereye hâkimsiniz
Bilmem ama
Yeniden tanışalım;
Bendeniz hassas savaşçı!