beni bölüşürler uykularında

her parçamı bir yaşamaya bırakırlar

            -yapayalnız-

yıldızlar gibi bölünürüm ben

aydınlık, bol ışıklı ama uzak.

içkiler içiyorum iki dudağımla

      -daha, daha yalnız-

uykumda bile kederliyim,

uyandıkça daha ağrılı.

bitmez bu yorgunluk;

                                    ölmekle bile.

yaşamak böyle ağır olmamalıydı,

  ölmek böyle sade,

-gümbürtüsüz ve ihtişamdan uzak-

olmamalıydı,

belki de hayatımdaki hiçbir şey

bana hissettirmeden sürüp gitmeliydi.

ben şiirler kurarım

       -ölçüsüz-

şiirler: uzak şiir olmaktan, ben uzağım kendimden.

ağladım, belki her gün

acımıyordu yüreğim

                                sızlıyordu; incecik.

isterdim ki yüzüm

bir misket kadar alacalı "olaydı"

ellerim hünerli;

                        içim yaşamakla dolu "olaydı."

kederden öte şehir yok.

gülmek için biraz ekmek,

  herhangi çiçekler

bir nebze olsun bari gökyüzü

ve çatlayacak kadar sıkı bir aşk

basitliklerin bile mümkün olmayışı

  beni boğuyordu her göz kırpmamda.

"açtım,

   yorgundum ama

uykum yoktu"

günlerce lekesiz geceler

hep gece, bitmez

bitmez hiçbir yanı

bölüşürler beni uykularında.

ben aşık olduğumda

yıldızlar yağar ellerime

rüzgar doldurur çalmaz kapımı

ancak hüsran

                ve kırgınlık

hazırlayıp çıkınlarını gelirler kapıma.

ben hayatı sesinden tanırım,

tarlalara düşen ıslaklık gibidir

mevsimlerin renkleri gibi

"binlerce kuşun ansızın parlaması,

havalanması gibidir."

ölümden farklı hayat,

daha kırılgan, daha heyecanlı

ve bölüşülebilir.

beni adınızın başına ekleyin

    -bir sıfat olarak bari-

bana yalnız bir anlığına

imzamın kıymete bindiğini,

adımın bir "şair" adı olduğunu,

söyleyin, hissettirin.

beni yalnız rüyanızda değil,

en gerçek yaşamınızda bölüşün,

bir kitap sayfasında;

          bir şiirin sonunda.