Her şey üstüne geldiğinde sakın pes etme işte orası kaderinin değişeceği noktadır, der Mevlana. Dans et de der, kavga kıyametin tam ortasında.
İşte tam öyle şimdi yaptığım. Kulağımda müzik, kalbimden yükselenler ve kafamdan yayılanlarla ellerim yukarıyı gösteriyor, aşağıyı. Aşağıdan alıp yukarı veriyor, yukarıdan alıp aşağı veriyor. Yeniden, yeniden…
Hızlanıyor gittikçe. Belim ellerimi takip ediyor, ellerim kafamı yönlendiriyor, ellerim, ellerim ateş saçıyor, bir ben bir de beni gören yanar.
Eğiliyorum öne doğru sol elimin tersi yeri süpürüyor, sağ elime tam kavuşacakken ardına bakmadan bir ivmeyle döndürüyor kendini arkadan sağ elim. Tüm bedenimi beraberinde götürüyor, sol elim hariçmiş.
Üç tur sonra sağ elimin bileğinden yakalıyor sol elim havada. Bir anda kamburum çıkmış donakalıyorum, gözlerim fal taşı, şimdiyi görüyorum!
Bir derin nefes, göğüs kafesim parçalansın. Beni tutan da hapseden de yıkılsın ki ben bir şey olayım, başka bir şey ama yine kendimden.
Kavga kıyametin tam ortasında. Ben ölüyorum. Doğar mıyım bilmem. Bugün bu son refleksle çıktım yola, bir cesaret, bir son çırpınış, bir yaşam belirtisi, bir arayış, bir bulma umudu ve daha bilmediğim birçok şeyle birlikte bilebildiklerimi de.
Ben bugün baya bir yalnızım, ben bugün baya bir kırgın ve yorgun. Ama durmuş değilim, dans ediyorum. Dans ediyorum görüyor muyum?