''Öyle, böyle, şöyle
Öyle değil, böyle değil, şöyle değil
Öyle misin, böyle misin, şöyle misin
Ben öyleyim, sen böylesin, o şöyle
Ben şöyle değilim, sen öyle değilsin, o böyle değil
Ya öylesindir ya böyle
Bu böyledir, şu şöyledir, o da öyledir işte...''
Oldukça katı ve keskin...
Tek ve belirgin...
Ayrıştırıcı ve ötekileştirici...
Benimseyici ve kucaklayıcı olmaktan çok uzak; itici, çok itici...
Kozmosun sınırsızlığı ve aşkınlığından zerre ilham almamış; daraltıcı, kısıtlayıcı, limitleyici...
Her şeyi ve herkesi makine gibi seri ve otomatik biçimde etiketleyici
Peşin hükümlülükten ve yargılayıcılıktan öteye gidemeyen, iğneleyici
Özgürlük karşıtı olmaya adeta ant içici
Tonlarca tanımı, kalıbı, kategoriyi, şekilcilikten türemiş sentetik prosedürler ve formaliteler silsilesini insanın benliğine kelepçeleyici...
Niçin var bunlar, neye yarar peki?
Tek bir anahtar kelime yeter bunun için sanki:
''Korku...''
Bilinmeyenden korkmak
Belirsizlikten korkmak
Anlaşılamayandan korkmak
Öngörülemeyenden korkmak
Kontrol edilemeyenden korkmak
Bir türlü çözülemeyenden korkmak...
''Ne ki bu şimdi?
Yani öyle mi böyle mi?
Tam olarak hangisi?''
Boşluğa, boşluklara asla tahammül edememek...
Hiçbir şeyi tanımsız ve etiketsiz bırakamamak...
Her şeyi ve herkesi ha bire karga burgacık kalıplara, kategorilere sığıştırmaya çalışmak...
Ne münasebet!
Öyle de olabilirim, böyle de ve aynı zamanda şöyle de...
Eş zamanlı olarak hepsini birden olabilirim, hepsini birden içimde yaşatabilirim
Kocaman bir ''her şey'' olabilirim ben...
Evet, olabilirim
Bunu yapabilirim, bunu yaşayabilirim ve yaşatabilirim içimde de
Ve sen de olabilirsin, o da olabilir...
Ne demeye birini ötekinden ayırayım?
Ne demeye birini ölümüne itip diğerini sıkıca kucaklayayım?
Ne münasebet!
Hiçbiri olmayabilirim de onların...
O da, bu da, şu da değilimdir belki
Kocaman bir ''hiçbir şey'' olabilirim ben...
Evet, olabilirim
Bunu yapabilirim, bunu yaşayabilirim ve yaşatabilirim içimde de
Ve sen de olabilirsin, o da olabilir...
Ve bu bizi değersiz kılmaz...
Hiçbir şeyi benimsememek
Hiçbir şey olmamak
Hiçbir şeye, hiçbir yere sığmamak
Hiçbir kalıba, hiçbir kategoriye uymamak
Değersiz kılmaz beni, seni, onu...
Ne münasebet!
''Her şey'' ya da ''hiçbir şey'' olmak...
İkisi de özgür kılar insanı...
Tek ve belirli bir şey değilsin...
Ha elbette onu da seçebilirsin
Sen bilirsin
Ama niye benliğini kelepçeleyesin?
Niye kendini tek ve belirli bir kalıbın, kategorinin, tanımın, etiketin kuyularına atıp kendini oraya zincirleyesin?
Bunu sen yapmayı seçmesen bile diğer insanların senin adına sana bunu yapmalarına ve seni o zindanların esiri kılmalarına niye izin veresin?
Ne münasebet!
Benim seçimime gelirsek:
Bir gökkuşağı olabilecekken;
Gökkuşağının yalnızca tek bir rengi olmayı seçmiyorum!..
Ha elbette bazen sadece tek bir rengi deneyimlemeyi, hissetmeyi
Onu bütün renk geçişlerine kadar yaşamayı
Dışarıya sadece onu yansıtmayı da seçebilirim...
Hatta bazen benim seçimime kalmadan kendiliğinden olur bu...
Olabilir!
O da kabul...
Ama öyle olsa bile;
Bu hayat deneyimimin sonuna kadar yalnızca tek bir rengi benimseyip onunla yaşamak zorunda olduğum anlamına gelmez ki bu...
Ne münasebet!
Diğer renklerin kokusunu alamayacağım, onları tıpkı bir kıyafet gibi üzerime giyip bende nasıl durduklarına bakamayacağım, onları hissedemeyeceğim anlamına gelmez ki bu...
Ne münasebet!
Hepsi olabilirim, hepsini yaşayabilirim ve yaşatabilirim içimde...
Ve tabii hiçbirini de...
Bazen ''renksiz'' olmayı da seçebilirim mesela
Renk vermeyebilirim
Ya da saydam, geçirgen, transparan olmayı seçebilirim...
Olabilir!
O da kabul...
Kozmosun sınırsızlığından ve aşkınlığından ilham almayı seçen her mevcudiyet için;
Hepsi olabilir, hepsi mümkün, hepsi kabul...