İnsanın doğumu ana rahminde oluşmaktadır; insanlaşmaksa toplumsallaşma, kültürelleşme ile olur diyor Teoman Duralı. Öncelikle toplum diyor, İslam terminolojisinde ümmet olarak geçer. Üm'ün anlamı anne, lider, önderdir diyor.

Rahîmin anlamının merhamet olmasından, Türkçe'ye duygusuz şekilde döl yatağı olarak geçmesinden bahsediyor. Dakikalar geçiyor bir anda ateşin insan için önemine geliyor konu.


Ateş ve ateşin olduğu her yerin insan için kutsallığı konuşuluyor. Ateş Farsçadır, Türkçeye od olarak geçmiştir, “otağ” da burdan gelir diyor. Ateşin olduğu yer ocaktır, aileyi etrafına toplayan merkez de burasıdır. Ocağın sönmesi ailenin dağılması, yok olmasıdır diyor. O söyledikçe mahvoluyorum biraz. Cahilliğime bak diyorum. Kendi kültürümü, kendi dilimi bilmiyorum. Üzüyor biraz. Program bitiyor. Bitmeden önce aklımda en çok kalan şey yaptığı Jean Paul Sartre alıntısı oluyor.


"Tarafsızlık ahlâksızlıktır."


Bu engin bilgilerinden faydalanmak istediğim Beyefendi Teoman Duralı'nın diğer röportajlarına bakıyorum biraz. Şu sözleri sarf ediyor:

”Söylemesi çok zor ve ağır olan bir şeyi söyleyeyim, kişiler gibi milletlerin de yatkınlıkları vardır. Bizim milletimizin felsefeye yatkınlığı yok.” O konuştukça bu zamana kadar onu tanıyamayışımın pişmanlığını yaşıyorum. Zaman ilerliyor.


Bütün kitaplarını bir tanesi hariç Türkçe yazdığından ve dil milliyetçisi olduğundan bahsediyor. Kitapları hakkında "Gömseydim daha iyi olurdu. Hiçbir etkisi, hiçbir sonucu olmamıştır. Olacağı da yok." diyor. İçime bir şey oturuyor tam o anda. Benim yazdığım -affedersiniz, ipe sapa gelmez- birkaç söz dizimi bile benim için bu kadar kıymetliyken onun bunca yıllık bilgeliğini sığdırdığı kitaplarından “gömseydim” diye bahsedişi hayal kırıklıklarını en içten şekilde hissettiriyor. Babası onu birçok kez uyarmış. "Yapma, bu iş sökmez." demiş Türkiye'de. Sözlerine bakılırsa gerçekten de sökmemiş.


Röportaj biraz daha ilerliyor ve diyor ki: "Bizim en büyük eksikliğimiz, en büyük zaafımız merakın olmaması." Bu sözleri saf gerçeklikten ibaret olduğundan şimdi en büyük dileğim toplum olarak doğarken kazandığımız merakı hayatımızın her anında koruyabilmek hâline geliyor.