Sormayın diye, yemin ediyorum, “İyiyim.” diyeceğim...

Değilim.

Gözlerim yanıltmıyor mu beni? Bu içtiğim kaçıncı shot bilmiyorum, boş bardaklar sarıyor bedenimi, içtiğim tütünün tadı ağzıma yayılmış ama nasıl bir hiçlik...

Tamam, sorun hadi. Deyin ki: “Nasıl geldin bu hale, bok gibisin.”

Yanlış, diyeceğim sadece... Sanki anlatmaya ihtiyacım varmış gibi kendimi.

Var...

Bana acıyan gözleriniz üzerimde, nefret edeceğim sizden.

Işıltım vardı benim bir zamanlar, aldılar benden, diyemeyeceğim mesela.

Beni bu kara deliğe ittiler, çıkarın yalvarırım, diyemeyeceğim...

Ama demek isterdim, eğer çocukken öğrenseydim yardım istemeyi!

Ne diyebilirim ki?

Bir cevap vermezsem, tatmin etmezsem sizi, gitmeyeceksiniz biliyorum...

Öğrendiğim en acıklı kelimeyi söylemek istiyorum size o halde, kendime benzettiğim. Bu öyle bir kelime ki en yalnız, en çaresiz ve kalan tek damla umudum gibi...

“Biçare.”

Evet, bu benim...

Ve benim en yalın halim.