Kaybolmaktan korkuyorum. Ait olmadığım bir yerden daha başka ait olmadığım yerlere gideceğim biliyorum. Biliyorum benim ait olduğum hiçbir yer yok. Korkuyorum. Bunu denemekten bile korkuyorum. Ya ait hissedersem bir yere diye. Ne yaparım sonra? Ama hissetmeyeceğim biliyorum. İçimdeki buhran daha da genişleyecek. Ve şu an ne kadar kayıpsam daha da kayıp olacağım. Bir amaç bulma uğruna kaybedeceğim kendimi. Mutsuzluğumdan kaçtığımı zannederken daha da büyük mutsuzluklar edineceğim kendime. Sadece daha yeni ve daha uzak mutsuzluklar. Tek fark bu olacak biliyorum. Maalesef ki biliyorum tüm bunları. Bu ne anlamsızlık peki? İşte onu bilmiyorum. Ben bu bildiklerimle ne yapacağım bilmiyorum. Ben, yalnızca, öylece duruyorum. Geçip giden saatler, günler hatta yıllar var biliyorum. Ben bir güneş saatiyim; bir banka oturmuş, yıllar önce boşluğa dalmış gitmişim ben o bankta. Hareketsizim tüm evrenin telaşı ortasında. Hareketsiz, öylece duruyorum. Nerede durduğumun da bir önemi olmayacak bir süre sonra. Ben hangi banka otursam orada da bulacak beni evrenin mutsuz telaşı. Kapılıp gideceğim. Öylece duracağım. Bilmiyorum.