Çoğu zaman alışkanlığa evrilen hisler sanıyorum aşk denilen şeyi. Bazen de şey gibi hissediyorum: kahvaltı gibi... Akşam yemeği, duş almak, güzel kokulara bulanmak... Yani ihtiyaç, bir gereklilik...

Standardı belli olan bir döngüye yeni birini dahil etmek çok zor. Senin rutinlerine uyması konusunda ısrarcı olmak ya da onunkilere ayak uydurmaya çalışmak... Çok zor. Ama heyecan verici de. Kafa karışıklığından ibaret bir netlik. Evet, seviyorum. Evet, onunla olmak çok keyifli... Ama, aması var.

Tüketmeyi, kanıksatmayı amaçlayan bu dünyada amasız yaşamak şovdur. Çünkü iyi şeyler hep biter. Huzura odaklanmak, anı yaşamak ne kadar sürer. Kim bunu süresiz yapabiliyor? Formülü nedir? Bilen anlatsın. Çünkü ihtiyacım var. Çünkü ilk defa sona yaklaşmak istiyorum. Bunu yazarken bile ellerim titriyor. Çok korkunç lakin vücudumun her yerini hissetmeme sebep olan bu şeyi adı her neyse kaybetmek istemiyorum. Korkuyu bastırabilecek kadar güçlü bir his. Durup kendime "vayy be, nereden nereye Gonca..." dediğim anların sayısı artmaya başladı. Yani süresizliğe ne kadar uzaktayım? Bilen yine söylesin.

"Akışına bıraktım." Bu cümleyi kurabilen insanlardan olabilmek istiyorum. Aslında bazen söyleyebiliyorum. Bazen işte... E ama engel olamıyorum özlemeye. Sürekli göreyim istiyorum yersiz bir bencillikle. Akış nedir? Bilen? Şey bu, ben boku yedim! Kapanış.