Selam, güzel yürekli yazar,
Hep yazar mı okuyucuya seslenmeli? Biraz da okuyucu yazara seslensin, dedim ve hoop buradayım. Bazı zamanlar sana buradan sesleneceğim. Kim bilir, sen neredesin; belki de hiç okumayacaksın ama ben yine de yazacağım. Okumanı ister miydim, bilmiyorum. Karşılık beklediğim için değil, sadece seninle konuşmak istediğim için yazacağım.
4 Ocak...
Benim için önemli bir tarih. Geldin ve bana "İyi geceler, iyi uykular..." dedin. Söylesene, o gece en şanslı okur ben değil miydim? Evet, evet, bendim. Beni fark ettin ve uğradın... O gece söylediğim gibi: Hep beklerim gelmeni. Kim bilir, belki yine gelirsin.
Umarım iyisindir. Sırt ağrılarından bahsetmiştin; ağrı kesiciler iyi gelmiyor mu? Fakat sen yine de çok ilaç kullanma. Sağlığına dikkat et, olur mu ? Burada her daim seni bekleyen bir okuyucun var, unutma.
Canımı ne sıkıyor biliyor musun? Kelimelerim... Kelimelerim çok yetersiz. Seninle konuşacak kadar heybetli değiller. Sense bilge ve kusursuzsun. Hani bir Türk dizisinde geçiyor ya: "Asiye, ben seninle karşılaşacağımı bilseydim, başka türlü yetiştirirdim kendimi," diye. Hah, tam olarak öyle! Günlerdir bu cümleyi zihnimde tekrar ediyorum. Annemle pazarda alışveriş yaparken bile birden aklıma geldi. Tamam, dedim; "Sus artık zihnim, anladım! Onun karşısında yetersiz ve bilgisizim, kabul ediyorum." Ve zihnim yine susmadı, bu cümleyi tekrar tekrar bana sundu.
Keşke kendimi başka türlü yetiştirseydim. Daha bilgece davranışlarda bulunsaydım... Keşkelerden bahsetmeyi de hiç sevmem. Fakat bugünlerde yaşadığım bu "keşke" öylesine bir keşke değil. Keşke dedim; karşında bu kadar yetersiz ve eksik hissetmeseydim. Sanırım bu yüzden sessizliği seçiyorum.
Günler çok yorucu ve sıkıcı geçiyor; benimse tek heyecanım sana geldiğim geceler, satırlarını okuduğum geceler. Sana dedim ya: Yazıların keşke bitmese... Bak, yine "keşke" dedim. Sahi, hayatımda neden bu kadar "keşke" var? Canım sıkıldı yine. Yazarsın, değil mi?
"Bir gün, bir gün..." dedin. Bak, bunu ben bir söz olarak kabul ediyorum. Kaçamazsın okuyucundan, bunu da böyle bilesin. :)
Neyse, bu konuyu bir kenara bırakıyorum. Biliyorsun, ben bekleyeceğimi söyledim. Yarına hazırlık yapmam lazım; bir özel ders öğrencim için çalışma kağıdı hazırlayacağım. Fakat bir türlü masaya geçemiyorum. Yine bir Oblomovluk üzerimde, anlayacağın... Kalkarım birazdan, diye diye kaç saat geçti, bir bilsen, gülersin diye tahmin ediyorum. Sen yargılamazsın, biliyorum; anlamaya çalışırsın. Belki de okuyucuna kızarsın... Tembel değilim, sadece isteğim yok diyelim. :) Fakat sözü verdim; o derse en iyi şekilde hazırlanacağım. Olması gereken de bu değil mi zaten?
Evet, evet, tabii ki dedin o bilge gülüşünle, görüyorum. :) En iyisi ben kalkayım; sözü tutmak gerek. Kendine iyi bak, bilge gülüşlü yazar. Vakit yaratıp sana buradan sesleneceğim, iyi akşamların olsun ...
06.01.25
21.33