Sayın Yazar,
Selamlar. Nasılsın? Beni sorarsan iyiyim , diyebilirim.
Bugün Jurnal’i okuyamadım. Kütüphane pazartesi günleri kapalıymış. Ne ilginç bir kütüphane, öyle değil mi? Bir kütüphanenin pazar günleri kapalı olmasını anlarım, fakat neden pazartesi kapalı olur? Ayrıca bir kütüphane neden kitap ödünç vermez? Anlam veremiyorum. Düşündüm de... Çalışanların pazartesi sendromu yok! Evet, bu kütüphane hakkında yaptığım tek ve anlamlı çıkarım bu olabilir. Güldün...
Ne yapalım, Jurnal ile artık yarın görüşeceğiz.
Bu arada, daha ilginç kurallar da var. Bir keresinde kapı dışarı edilmiştim. Neymiş efendim, bir saat kütüphanede bulunursak 15 dakika, üç saat bulunursak bir saat ara vermek zorundaymışız. Eğer bu kuralı uygulamazsak, iki saat boyunca kütüphaneye giriş yapamıyormuşuz. Tabii, bu garip ve gereksiz kuraldan bihaber ben, döndüğümde çantamı kapıda buldum. O sırada biraz tartıştım, fakat bir sonuca varamadım. Kütüphane değil, kışla misali! Katı, sert kurallar yığını...
Kim bilir, daha bilmediğim ne kurallar vardır. Düşünmüyor değilim. Bakak, görek! :)
Aslında bugün sürekli gördüğüm yüzlerden bahsedecektim, fakat vazgeçtim. Bunun için bir süre daha bekleyeceğim. Bu konuda çok iyi olduğumu söylemiş miydim? Çok iyi gözlem yaparım. İnanılmaz dikkatliyimdir.
Gelelim konumuza... Bir fotoğraf üzerine konuşmaya karar verdim. Fotoğrafı yazıya ekleyeceğim. "Başka Hayatlar" olarak yorumladığım bir fotoğraf. Aslında hepimizin penceresinin manzarası diyebilirim. Geceleri mutfakta yalnız oturmayı sevdiğimi söylemiştim. Bir diğer hobim, gece saatlerinde pencereden dışarıyı izlemek. Başka hayatları izlemek, anlam çıkarmaya çalışmak... Ve evet, söylediğim noktaya geliyorum: gözlem yapmak.
Yeni taşındığımız evin manzarası yok maalesef. Tüm pencereler apartman dairelerine bakıyor. Çok can sıkıcı. Fakat bir önceki manzaram... Ah, çok özlüyorum o manzarayı. Tüm caddeyi, sokağı izlerdim. Üstelik işlek bir yerdeydi. Komik anlara şahit olurdum. Onları da bir başka zaman anlatırım.
Bugüne kadar sanırım yediden fazla manzaram oldu. Göçebe bir hayat yaşıyoruz diyebilirim. Acaba senin kaç manzaran oldu? Tek bir evde mi çocukluk ve gençlik yıllarını geçirdin?Sevdiğin manzaran var mıydı? Belki bir gün anlatırsın, ne dersin?
Bu arada, şu anda dinlediğim müzik... Ya da ninni mi demeliyim? Çok etkileyici ve dinlendirici. Sana önerdiğim "Gelecek Uzun Sürer" filminde geçiyordu. Yorum kısmına bağlantıyı bırakacağım. Mutlaka bir kere olsun dinle, lütfen. Olur mu? Hikayesini araştırmıştım, bir başka zaman bahsederim.
Gelelim fotoğrafa... Herkesin bir penceresi var. Yaşamı izlediği, anlamlandırdığı bir bakış açısı. Bu sadece bizim manzaramız. Bu şekilde ne çok manzara var, öyle değil mi? Ürkütücü bir düşünce.
Aaa, ne geldi aklıma? Bir internet sitesi biliyorum. Site, dünyanın herhangi bir yerindeki bir pencerenin manzarasına bakabilme fırsatı sunuyor. Üstelik canlı! Çok dahiyane! Sitenin ismini bulabilirsem, yorumlara bırakacağım. Bu site pandemi döneminde yaygınlaşmış, çünkü insanlara evden çıkmadan farklı yerlere "bakma" şansı tanıyor.
Tekrar konuya geliyorum. Bazılarımız geç saatlerde uyuklamak yerine düşünmek, yazmak ve çalışmak için pencereyi aydınlatmaya devam ediyor. Senin gibi mesela... Benim şu an sana yazmam gibi.
Karalama defterini ve günceyi yazdığın sırada belki de birileri seni izliyordu. Tıpkı şu fotoğraftaki gibi, pencere ardından göründün belki de. Ne bilge bir manzara! :)
Düşündün...
Bu fotoğrafı açıklayan bir alıntı okudum, şöyle diyordu:
"İnsan, hayatına anlam verecek ve evrende kendine bir yer edinmesini sağlayacak duygu ve düşüncelere ihtiyaç duyar. Bir anlamı olmalıdır yaşamanın, varoluşun, gündüzün ve gecenin deviniminin. Ancak böyle katlanılır en dayanılmaz acıya, ölüme, çaresiz kalınan anlara." — Carl Jung
Son cümle çok etkileyici. Her birimizin anlamı farklı. Bu anlamla gündüz ve gecenin deviniminde çaresiz kalınan anlara katlanıyoruz.
Ben, gözlem yapıyorum, düşünüyorum, çalışıyorum. Pek başarılı olamasam da bir şeyler karalıyorum. Şu sıralar sana yazmak istiyorum. Önceleri bazı zamanlar not defterime yazardım. Fakat not defterime yazdıklarım günlük mahiyetinde.
Ve sanırım bu anlar yaşadığım en güzel anlar olabilir. Bu anlarla ruhumu sakinleştiriyor ve yaşama katlanıyorum belki de. Huzurlu ve güçlü hissettiriyor. Eminim, sen de böyle düşünüyorsundur. Nihayetinde, yazar olmak bunu gerektiriyor. :)
Gece senin için de değerli, biliyorum. Penceren hep aydınlansın, bizler de keyifle okuyalım...
Kalemine ve pencerene iyi bak.
Ha, yeri gelmişken kitap sözünü de hatırlatayım. Okuyucun bekliyor.
Geç olmadan ben kalkayım. Yarın Jurnal ile randevumuz var. Ayrıca sabahın erken saatinde kütüphanede olmam lazım, canlı dersim olacak.
Kendine iyi bak, sayın yazar. Gökteki çiçeğime emanet ol.
Okuyucun her daim bekliyor olacak... :)
04.02.25
01:46
Hatice Etik
2025-02-04T01:49:45+03:00Bahsettiğim sitenin bağlantısı:
https://window-swap.com
Hatice Etik
2025-02-04T01:48:33+03:00Yazıda geçen müziği bırakıyorum:
https://youtu.be/ZE0avNboQ04?si=4NKS0uMZl2jGE_Mh
( Mutlaka dinlemelisin. )