Selamlar Sayın Yazar, nasılsın?
Umarım iyisindir. Beni sorarsan iyileşemedim, ama daha iyiyim diyebilirim. Bu akşam kitap okumuyorsun sanırım. Yarışı kaybedebilirsin; okuyucun bir şiir kitabı daha devirdi. Eğer dönmezsem ya işim vardır ya da ölmüşümdür demiştin. İşin vardır diye tahmin ediyorum.
Fakat son sohbetimizde Bedri'nin durumunun pek iyi olmadığını söylemiştin. Neden bilmiyorum, kötü bir şeyler olmuş olma ihtimalini düşündüm. Umarım düşündüğüm gibi değildir.
Son yazımda bir yazın üzerine konuşalım demiştim. Bunu başka bir zamana erteliyorum. Sohbet etmek istiyorum. İki gündür son yazımdan dolayı kendimi kötü hissettiğimi söylemek istiyorum. Arkadaşım, bu şekilde ondan bahsetmemi istemezdi. Neden öyle davrandım? Sadece bir şeyleri sana açıklamak isterken onun hakkında kötü konuşmuş olduğumu düşündüm. Sanırım yeterince erdemli biri değilim.
Aklıma bir röportaj sırasında Jung'ın söylediği söz geldi. Freud öldükten sonra bir gazeteci Carl Gustav Jung'dan Freud'un rüyaları hakkında detaylı bir açıklama yapmasını ister ve Jung şöyle cevap verir: "Saygı, yaşamdan daha uzun sürer." Ne kadar erdemli bir açıklama. Arkadaşının mahremini, artık yaşamıyor olmasına rağmen, açıklamaz. Oysa ben...
Yazdıklarımı silmeyi düşündüm; fakat bu, gösterdiğim erdemsiz davranışı düzeltmeyecekti. Senin de dediğin gibi: "Özür dileme, önemi yok. Üzgün olman borçlarını ödemiyor." Pişmanlık, hatayı yok saymamızı sağlamamalı. Hak veriyorum. Belki de bir gün bu hatayı yapmayacağım güne kadar düşünmeliyim.
Bu arada, seninle bazı derin konularda sohbet etmeyi sevdim. Her ne kadar yetersiz bilgi birikimimden dolayı sana karşılık vermekte zorlanıyor olsam da...
Sayın Yazar, söyler misin?
Senin gibi bilgili olmak için ne yapmam lazım? Nereden başlamalıyım? Neden bu kadar geç kaldım? Bugünlerde sadece kitap okuyor ve sınava çalışıyorum. Aslına bakarsan hayatımın en verimli günlerini geçiriyorum. Bu şekilde bir süre devam etmek zorundayım. Sınavı kazanırsam, inşallah, çok daha farklı planlarım olacak.
Bu bilgisizlik canımı sıkıyor. Çevremdeki insanlara göre ise çok fazla kitap okuyan, bilgili biriymişim. Fakat öyle olmadığını çok iyi biliyorum. Biliyor musun, bu düşünce hayatımın bazı dönemlerinde sürekli zihnimde beliriyor: "Kendini geliştirmelisin, çok bilgisizsin!" Zihnim sürekli telkinde bulunuyor. Bense bambaşka, ilgisiz yönlere savruluyorum. Sonra kendime geliyorum. Şöyle diyorum kendime: "Sonunda geldin evine. Yalnız olmalısın. Ancak o zaman bir şeyleri değiştirme gücün olacak."
Sayın Yazar, yalnızlığı sevip sevmeme konusunda emin değilim; fakat emin olduğum gerçek, hayatın yanlış kişilerle vakit kaybedilmeyecek kadar değerli olduğu. Öyle insanlar tanıdım ki, onlara sunduğum şiirlere "Edebiyat yapma" deyip geçtiler. Ne kadar çirkin bir karşılık. Bunlar güya yakın bulduğum insanlardı. Hani diyor ya bir şiirde:
"Siz hiç duyarsız insanlara şiir sundunuz mu?"
Ben sundum, Sayın Yazar, ve hiç hak etmediler.
Duyarsız insanlara şiir sunulmamalı. Duyarsız insanlarla bir arada olunmamalı, mümkünse sohbet kesilmeli. Aslında tanıdığım insanları, sunduğum şiire veya söylediğim herhangi bir alıntıya verdikleri tepkilere göre ayırıyorum sanırım. Eğer dalga geçer ve gülerlerse, mesafeli olmayı seçiyorum. İlgiyle dinleyip merak ederlerse, samimiyet kuruyorum.
Bence makul bir davranış. Ne dersin? Tabii bazen melankoliye kapılıp insanları sıkabilme ihtimalimi de düşünüyorum. Fakat dikkatliyim bu konuda, emin olabilirsin.
Bu arada şu anda kulağımıa çalınan şarkıya bayıldım. İlk defa dinliyorum: Emel-Holm (A Dream). Belki dinlemek istersin.
Yazıyı bitirmeden, arkadaşımla geçirdiğim güzel bir andan da bahsedebilirim, ne dersin? Hem belki bu sayede kendimi iyi hissetmiş olurum. Mesela bu arkadaşım beni ilgiyle dinler. Aklımdan geçen bir şiiri yanında söylediğim vakit, "Tekrar eder misin?"
"Çok hoşmuş."
"Nereden aklına geliyor?" vs. der. Beni dinliyor; daha güzel ne olabilir?
Sana bahsetmiştim, onunla yapacağımız film gecesini kitap okuma gecesi olarak değiştirdik diye. Uzun zamandır kitap okumadığı için çok dayanamayıp uyudu. Ben de sabahında on
kızdım. Söz vermesini istedim: Her hafta pazar günü "Bu hafta kitap okudum" diye mesaj atmasını istedim. Kabul etti; fakat akıcı bir kitap istedi. Ben de uzun zamandır neden onu rehbere Wilhelm diye kaydettiğimi merak ettiği için "Genç Werther’in Acıları" kitabını hediye ettim. Verirken de "Sakın mavi ceket sarı pantolon giyme," dedim. "Anlamadım," dedi. "Kitabı okuyunca anlarsın,"deyip gülümsedim.
Bilirsin, bu kitap bir dönem birçok aşk acısı çeken gencin mavi ceket ve sarı pantolon giyerek intihar etmelerine sebep olmuştu. Adeta bir akım haline gelmiş. Hatta bu yüzden bir süre yasaklandığını biliyorum. Bu kadar etkileyici bir kitap olması beni her zaman şaşırtmış ve düşündürmüştür.
Gelelim konumuza. Söylediğine göre kitabı çok beğenmiş ve bundan böyle kitap okuma kararında ciddi olacakmış. Umarım öyle olur. Arkadaşımla yaşadığım güzel bir andı. Paylasmak istedim.
Geç oldu, Sayın Yazar. Ben kalkayım. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere. Kendine iyi bak.
İyi geceler... :)
24.01.25
02.17