Selamlar, sayın yazar!
Nasılsın? Umarım iyisindir. Ben iyiyim. Sana yazmaya karar vermiştim fakat uykuya yenildim. Neyse ki gece bitmeden uyandım. Bazen yazılarımı beklediğin düşüncesine kapılıyorum, sonra her zaman olduğu gibi kendime gülüyorum.
Aslında bu konuyu kapatmıştım, değil mi? Öyle hatırlıyorum. Belki de hiç okumadın. Fakat bu düşünce şu anda çok ürkütücü görünüyor. Biliyor musun? Yazdıklarımı hep aynı okurlar okuyor. Seninle iletişimimizi sevdiler sanırım... Aslına bakarsan, yazmaya başladığımda bu kadar dikkatle okunacağını düşünmemiştim.Fark ettim ki sana yazmak istediğimde kelimelerim hızla akıyor ve hiç olmadığı kadar iyi hissediyorum. Bunu seviyorum.
Günlerim çok yorucu geçiyor, sayın yazar. Saatlerce ders dinliyorum, ders çalışıyorum.
Vakit buldukça kitap okuyorum. Bunun bir karşılığı olacak mı? Biliyorum ki bu soruyu sormuş olsaydım, bilge bir şekilde dönüp "Tabii ki, böyle devam et." derdin. Belki de okuyucunu tebrik ederdin.
Sahi, senin günlerin nasıl geçiyor? Bugün bu soruyu sorduğumda bir yanıt alamadım. İleriye gitmiş olacağımı düşünüp bir süre kötü hissettim. Fakat neden bilmiyorum, sana kızmak istemiyorum. "Eğer böyle davranıyorsa bir sebebi vardır." diyorum. Kendi iç dünyasını bu kadar güzel yansıtıp anlaşılmak için uğraş veren birinin amacı her zaman iyidir. Dahası, bu dediklerime inanıyorum...
Yani bilmek değil, inanmak. Bir filmde geçiyordu: "İnanç, taşıması zor bir yüktür. Ne kadar yüksek sesle çağırırsan çağır, karanlıktan çıkıp hiç gelmeyecek birini sevmek gibi."
Bu zor yükü neden taşıyorum, söyler misin? Birilerine güvenmenin ve inanmanın zor olduğu şu dönemde, sana bu kadar inanıp içimi açmayı, kendimden bahsetmeyi neden seçtim? Bu soruları çok fazla sordum kendime. Fakat tek yapmak istediğim devam etmekti. Daha çok yazmak, daha çok düşünmek ve daha çok seninle sohbet etmek.
Sayın yazar, kalbinin musikisini duyuyorum belki de, ne dersin? Güzel ruhunu görüyor ve seninle bir şeyler paylaşmayı seviyorum. Belki de bu hissetiklerimin karşılığinda beni ilgiyle dinliyor ve anlamaya çalışıyorsundur. Bir yazında anlaşılmamaktan şikâyet etmiştin:
"Ne vakit beni anlamak için bir dikkat, bir zahmet sarf ettiniz? Nasıl görmediniz ki ben her gün en çok buna muhtaçtım?"
Sözlerine karşılık, seni anlamaya çalışıyorum, sayın yazar. Bu söylediğime inan olur mu ?
Biliyor musun? Bazı yazılarını defalarca okuyup anlamama rağmen tekrar dönüp okuyorum. Bazı yazılarında bahsettiklerini araştırıp öğrenmeye çalışıyorum. Kast ettiğin bu şekilde bir anlaşılma isteği değil, biliyorum. Seni anlayabilmem için daha fazla tanımam, daha fazla okumam gerekli. Ben sadece bilgisizliğimle savaşıyorum bu aşamada.
Hayatın bana sunduğu bazı sorumlulukları aşmam lazım ve sonra düşünsel anlamda kendimi geliştirebileceğim büyük planlarım olacak. Kim bilir, belki de yanımda olursun? Bana yol gösterirsin. Her zaman yardım edeceğini biliyorum.
Ve sana şunu söyleyebilirim: Her zaman seni anlamak için çaba sarf edeceğimi bilmeni isterim. Nihayetinde her okur, yazarı anlamak için bir çaba sarf etmeli, öyle değil mi? Öyle...
Uykuya yeniliyorum yine. Bundan sonra daha erken yazmaya karar verdim. Hem sana söylemiştim, erken uyuyup erken uyanma planımı. Birkaç gün uyguladım ve iyi geldi. Fakat bu gece sebepsiz uyandım. Çünkü yazma düşüncesiyle uyumuştum. Evet, evet... Daha erken yazmam lazım.
Şimdi kalkmam lazım, sayın yazar. Kendine iyi bak. Seni her daim anlamak isteyen okuyucun, iyi geceler diler... :)
Gökteki çiçeğime emanet ol.
27.01.25
03:14