(Ön Not: Yazılarıma tarih atmayarak o zamanki hislerime göre yön bulmak isterim. Şarkılarla özdeşleşen anılar gibi. Yine de görece daha yakın bir tarihte olması muhtemel bir günlük. Bazen eski yazdıklarımı okumak beni geriyor, ya hiçbir şeyi değiştiremeden yıllar geçirdiysem ve bugün elime kalemi aldığımda benzer şeyleri yazarsam diye. Daimi hüzün taşımak mümkün değil, daimi arayış mümkün.)
Gerçekleri görmek gerek. Hislerimi açığa çıkarmam gerek. En son ne şartlarda ve ne şekilde bunu yaptığımı hatırlamıyorum. En son ne zaman gerçekleri yüzüme vurduğuma ve kendi üzerimde hakimiyet kurup bir ilerleyici unsura yön verdiğimi bilmiyorum.
Bana bir bakarsam ve eskiden yazdıklarıma dönersem her daim bölük pörçük cepheler halinde yazılarımı bulabilirim. İşe yarar mı veya işe yaraması için mi yazılmış bilmiyorum. Açıkçası yazılarla bir yere gelebilme ihtimali ya da yazılarımla bir yerde olmuş olsam da oradan devam etsem keşke düşüncesi hala aklımda.
Bir zamanlar… hangi zamanlar olduğu bilinmeyen zamanlarda amatör yönde önde olmam ileride olmamın verdiği arzu ve istek artık elde edemeyeceğimi düşündüğümden mi ortada yok. Küçük denizlerde küçük yerlerde büyüklenerek gezmekten mi haz alıyorum ancak. Büyük işler ortaya koymak veyahut farklı olabilmek adına her türlü eylem için motive olmak adına kendimi geliştirmem gerektiğini bulduğumdan bu yana -ve kendimle ilgili birçok sorun ve çözüm tespiti de yapmış bulunmakla- değişen hiçbir şey olmadı. Açıkçası ilham aldığım veya imrendiğim kişiler olmasına hatta bizzat olmak istediğim bir hedefim olmasına rağmen hiçbir arzu ve istek dahlinde bir hareketim bulunmamakta. Çünkü artık birçok şeyin tolere edilemez zamanlara girdiğinden ve hayatın bu aşamasındaki kararların çocuk ve ergenlik dönemindeki atlatılabilir hareketler olmadığını kavradığımdan beri belki de kendimin kendi kendime veya çevrece oluşturulmuş böbür halinin sonuna gelmesinden korkuyorum.
Galiba hayatımda üzülünecek en kötü tarafı da burada yazdığım şeyleri daha da açık yüreklilik göstererek bir derman olup olmayacağını düşünmeden anlatacağım kimse olmamasıdır. Ben artık bu kimsesizlik durumundan ötürü akmayan göz yaşlarımı beklemekten sıkıldım. Unuttuğum birçok hissin arifesinde sevilmeyi ve önemsenmeyi de hatırlayamıyorum. İyi niyetli olma ve zamanında hezeyanlara yol açan hareketlerimden ötürü kısıtladığım birçok davranışımla beraber artık hareketsiz kaldım.
Hayatın bir anlamı olsa da olmasa da genel olarak yaşadığım hayatı ve kendimi anlıyorum belki de bu bütün bu gamsızlığıma yön veriyordur. Kendimi hiçbir şeyin değişmeyeceğine ikna etmiş olabilirim. Daha da kötüsü değişse de değişmese de umurunda olmayan biri haline gelmiş olabilirim. Ben hislerimi bir dokunuşla kâğıda aktardıktan sonra bunun bana verdiği zamanı öldürme kredisiyle idare ediyorum ve her yazılardan gidişimde bir daha gelme sürem artıyor.
Huzurum yok vasatlık kuşatmasında kimsesiz ve anlaşılmaz bir haldeyim. Anlarım diye gelenleri geçmişin hayaletiyle korkutuyor ve kaçırıyorum. Felaketimden korkuyorum. Kendimi hiçliğe ve boşvermişliğe adamamak için nasıl duruyorum bilmiyorum. Ruhumdan geriye kalan parçalarla pek bir şey hissetmediğim için depresyona bile giremiyorum.
Belki de çoktan fark etmediğim bir sürecin başındayımdır. Artık benim için yolları açtığına inandığım bir yaratıcı yok bunu hissediyorum. Her zaman her koşulda iyiye gittiğime inanamıyorum. Hatalardan kaçamıyorum. Yine de bunca söz bir ümit olsun diye var. İnanıyorum diyemeyeceğim ama inanmak istiyorum, olabileceklere.