"Sesimi taşlar gibi dinliyorsun.

Taştansın ve duymaksızın unutuyorsun."

Her gece böyle bırakıyorsun. Beni bir uzaklıkla böyle.

İçimi sensizlikle doldurdum ve o kadar çok soğudu ki beklemek. 

Tek bir sesime kulak vermiyorsun.

Beni unutmakla böyle bırakıyorsun.

Sızlıyorum...


Hatıralar beni hep zorluyor yoklukta ve yalnızlıkta...

O hatıran taşa dönüştü.

boynumda bir yılı aşan içi boş delikli bir taş taşıyorum.

Niçin atmadım bilmiyorum. Sana dair hiç bir şeye kıyamadım, kıyamıyorum. Belki bana hep boşluğu hatırlatıyor diyedir kıyamamam. Seninle tüm bağlar bir taşa dönüştü. Kalbime bu taşı yerleştirdim. Oldu işte. İnsan bir taşa dönüşür zamanla. Hisler hissizleşir, cümleler, şarkılar... Hiçbir şey seni etkilemez artık. Koca bir yalnızlık içinde dibe doğru çökmeye başlarsın vs...


Geceleri farklı oluyorum. İçimdeki o taş canımı acıtıyor. Boynuma dokunuyorum ve unutmaya başladığım sesin kulaklarımda çınlamaya başlıyor. Kızgınım. Çok kızgınım beni bu taşla bıraktığın için. Duymuyorsun her gün kırıldığımı. Tenimin altında saklanan yaralarımı sormuyorsun. 

Beni unutuyorsun.

Beni hep unutuyorsun.

Oysa uzaklığın da bir sınırı vardı. Öyle inanmıştım. Sınırı o kadar uzak kıldın ki bana. İçime bu yerleşen taş gittikçe büyüyor biliyor musun?

Ama suçlu değilsin. Suçlu benim kalbim. Kalbimden çok suçlu görmedim. Üstelik bir yanlış tüm doğruları götürdü hayatımda. O yanlış senle başladı...

Şimdi yenilmiş bir kadınım sadece.

Varlığın tanımsız kaldı bende.

Varlığımı bana hatırlatan herşey sessizliğe gömüldü. O kadar çok zehirlendi ve yayıldı ki sensizlik zehiri içime, senden sonra diye bir yer edinemedim kendi kalbimde... 


Boynumda seni hatırlatan ve beni unuttuğun bir taşla duruyorum. Sen hatırlamayacaksın hiç bu taşı. Önemsiz bir deniz taşı. Öylece kıyıya vurmuştu "nehir, denize ulaşacak bir gün" derken. Ama ben onu aldım ve sensizce kalbime yerleştirdim. 


Ağacı, suyu çok gördüm. Gördüm ki seni hayal edeyim diye. Ama terk edilmiş birer can gibi baktım onlara. Ne içimdeki nehir senin denizine döküldü ne de bahara duran ağacım köksüzlüğünü sarıp yeşerebildi bir toprakta. Geçtim ama. Geçmek bedel ödetti. Seni hatırlatan şeylerden kırılıp, dökülüp, yenilip geçtim. Geçtim ve seni ile kendimi bir yabancı olarak bıraktım. Mesafeler gözlerimi alıştırdı yummaya. Gelmeyeceğini biliyorum artık. Sana doğru bir daha akmayacağımı...

Uyuyorum. Uyuyorum yalnızca. Birkaç şehir değiştirip durdum senden sonra. Ordan oraya sürükledim köksüzlüğümü. Dönüp evime ve yarama vardım yeniden. "Ev çaresizliktir" belki sadece. Ve insan yenilince çaresizliğine döner galiba. Şimdi öylece duruyorum. Öylece hissizleştim. Hiç ilaç kullanmadan, üstelik günde birkaç kez depresyona girip çıkartıyor yüreğim beni ve aşıyorum işte geceye kadar. Aynı rutinler... aynı şeyler...Aynı tekrarlar...Gece olunca içimde koca bir sessizlik ve ağlamak kalıyor hep. Gece yarıları hayalini kurmuyorum artık. Sana karşı hangi hissim kaldı onu da bilmiyorum.

Bilmiyorum. Bilmiyorum. Duysan kızarsın bana. Benim huyumdur ve senin beni bıraktığın bilinmezlik bu kelime.

Koskoca bir cümle olarak kalıyor bana "bilmemek..."


Eskiden sesini hayal ederdim. Beni çağırdığın o sesini. Sesini benden aldın. Sesini benden çektikçe azaldım sanki tüm konuşmalardan. Hayatımda hiç bir ses heyecanlandırmıyor kalbimi nedense. Olanlar da hep uzak bir korku... Çünkü sesinin rengi vardı bende. Rengimi kaybettim.

Seni kaybettim. Kendimi de bıraktım.

Unutulmak bu kadar başıma gelmemeliydi. Bunu istemedim hiç.

İnan ki hiç istemedim seni yitirmeyi.

Anlamlar bitti. Taş yerleşti içime. Artık soğudum. Artık soğuttun hislerimi. 

Boynuma bir taş asılı. Herkes soruyor nedir diye bu taşa.

"Boşluğum" diyemiyorum hiç.

Ama boşluğum işte. 

Unutulmak böyle olmamalıydı.

Duymadan içimi...

Seninle bu gece de vedalaşıyorum.

Gerçi hiç edilmemiş vedalar var sana. 

Beni yarım bıraktın.

Yarım kalmak unutmakla eş düştü kalbime.

Ben, boynunda ve kalbinde taş taşıyan bir kadınım artık.

Unutmak böyle olmamalıydı.

"Seni hatırlatarak unutacağım."

Büyük sözler söylüyorum bak yine. Biliyorum, duysan buna da kızardın. Duymanı ne çok isterdim. Kızgınlığını bile özler mi insan? 

Özledim. Özlüyorum. 

Ama seni mi yoksa o sevginin hayalini mi?

Bilmiyorum...


Ta ki bitince ve kapanınca gözlerim unutulmak bana bir yara kalacak...

Bu yarayı ve taşı kalbime ben yerleştirdim...

Kendine iyi bak. Burda zaman bir yara olarak işliyor bana...

1.59



*Fotoğraf alıntı: Furuğ Ferruhzad- Rüzgar bizi götürecek