ayak izlerimi siliyorum yürüdüğüm yollardan
her adımım bir yara izi taşıyor
zaman öğrendiğimle kalıyor
bir dakika ileriye gitmiyor acılarım
bir ıslaklık kalıyor arda
silip silip kurutamadığım
en mutlu anımda zamanın azizliğine uğramış gibiyim
ne de çabuk bitiyor
başlaması için çırpındığım her şey
saat çok çabuk on bir sularına yaklaşıyor
ve pazartesi günleri anlamını korumak için bir direnç gösteremiyor
artık
kaybettim zamanı ele almak istediğim anı
yalnızlığın sık sık duvar arasında kaldığını bilirim
onu oradan çıkarıp üstüme giymektir görevim
sabah aç karnına dört sigara yaktıran bir rüya gördüm
tuttum gömdüm içimdeki ölüleri
ertelediğim bir görevdi
tuttum kefensiz gömdüm
ölümü ertelenenlerin mezarlığına
sonra bir sigara daha yaktım
adımlarım yavaşladığında anlarım yorulduğumu
benden bağımsızdır yorulmuşluğum
yaşadıklarım ise ta kendisidir benim
neyse ki artık adım dahi atamayacağım
bir ânı erteleyip bekledim diyeceğim
ben ki şahit olmuşların en aşığı
seni sevmeyi hep erteleyeceğim
tutunduğum dalları bir bir kırdım
işte buradayım, kaçacak herhangi bir yerim kalmadı diyorum
ağacın arkasına saklanıp kocaman bir diş gibi sızlıyorum.
Mısra Ergök
2022-10-30T10:10:32+03:00Güzeldi…