ayak izlerimi siliyorum yürüdüğüm yollardan

her adımım bir yara izi taşıyor

zaman öğrendiğimle kalıyor

bir dakika ileriye gitmiyor acılarım

bir ıslaklık kalıyor arda

silip silip kurutamadığım


en mutlu anımda zamanın azizliğine uğramış gibiyim

ne de çabuk bitiyor 

başlaması için çırpındığım her şey

saat çok çabuk on bir sularına yaklaşıyor

ve pazartesi günleri anlamını korumak için bir direnç gösteremiyor

artık


kaybettim zamanı ele almak istediğim anı

yalnızlığın sık sık duvar arasında kaldığını bilirim

onu oradan çıkarıp üstüme giymektir görevim

sabah aç karnına dört sigara yaktıran bir rüya gördüm

tuttum gömdüm içimdeki ölüleri

ertelediğim bir görevdi

tuttum kefensiz gömdüm 

ölümü ertelenenlerin mezarlığına

sonra bir sigara daha yaktım


adımlarım yavaşladığında anlarım yorulduğumu

benden bağımsızdır yorulmuşluğum

yaşadıklarım ise ta kendisidir benim

neyse ki artık adım dahi atamayacağım

bir ânı erteleyip bekledim diyeceğim

ben ki şahit olmuşların en aşığı

seni sevmeyi hep erteleyeceğim


tutunduğum dalları bir bir kırdım

işte buradayım, kaçacak herhangi bir yerim kalmadı diyorum

ağacın arkasına saklanıp kocaman bir diş gibi sızlıyorum.