Sırtındaki yükü atarmışçasına secdeye kapandı. Adeta bütün acılarını seccadeye bırakmanın arzusundaydı. Yaşamının bu anını hiç unutmayacağının farkındaydı. Sağa ve sola selam verip namazını bitirdi. Ayaklarını altına alıp bir süre caminin içerisindeki sessizliği dinledi.

İmamın okuduğu kurana kulak verip çocukluğunu anımsar gibi oldu. Her şey parçalar halinde gözlerinin önüne geliyor. O ise bu parçalardan bir şeyleri birleştirmeye çalışıyordu. Aklına ilk gelen oğluydu. Onu ilk kucağına alışı oğlunun minik elleriyle sıktığı işaret parmağı gözlerinin önüne geliyordu. Gözünden birkaç damla yaş döküldü. Ne yapacağını bilemiyordu. Her gün vakit namazlarını kılmak için geldiği bu camiye bu gün bambaşka bir sebepten gelmişti. Başını caminin penceresine doğru cevirdi. Oradaydı. Oğlu caminin avlusunda musalla taşında yatan tabutun içindeydi. Bir babanın en acılı günüydü. Camiden çıkıp oğlunun tabutunun başına geçti. Karısına göz ucuyla baktı. Cami görevlilerinin getirdiği tabureye oturmuş oğlum diye haykırıyordu. Acılı anne haykırdıkça kalabalıktaki herkes bir yandan ağlıyor bir yandan ise kadını sakinleştirmeye çalışıyordu. "Ölen ile ölünmez.” gibi sözler ile kadını sakinleştirme çabalarına girişmişlerdi. Baba ise kendine hâkim olmaya çalışıyor başın sağ olsun sözlerine sadece Allah razı olsun diyerek geçiştiriyordu. Haykırmak, etrafı dağıtmak geçse de adamın içinden, bu yaptığının bir faydası olmayacağını biliyordu. Bir an karısı oğlunun tabutuna sarıldı. Etrafta kimse acılı anneye müdahale edemiyordu. Kadının dudaklarından tek bir söz dökülüverdi. “Uyan oğlum, yalvarırım uyan." Adam karısından duyduğu bu sözlerin ardından karısına sarıldı. İkisi birlikte ağlamaya başladılar. Etraftakilerin sakinleştirmelerinin ardından imam geldi. Merhumu daha fazla bekletmek onun ruhuna acı verir, diyerek cenaze namazının kıldırmak için kalabalığa saf tutmalarını telkin etti. Kalabalık sessizce imamın sözlerini dinledi. Yarım saat sonra tabut, babanın ve birkaç kişinin omuzlarında caminin yanındaki mezarlığa defnedilmek için götürülmüştü. Açılan tabut, kazılan mezar, defnedilen bir bebek ve okunan dualardan sonra yalnız kalan anne ve baba... Bütün süreç bu şekilde geçmiş, acılı anne ve baba artık acıları ile baş başa kalmışlardı. Adam için de kadın için de artık hiçbir şey anlam ifade etmiyor gibiydi. Oysa her şey ne kadar da güzeldi. Adam ve kadın yıllarca bir evlat sahibi olmanın hayalini kurmuş sonunda çok arzuladıkları evlatlarını kucaklarına almışlardı. Her şey ikisi için de çok güzel gittiği sırada ülkede meydana gelen bir salgın önce adama sonra karısına ve küçük bebeklerine bulaşmıştı. Anne ve baba vakit kaybetmeden hemen hastaneye gitmiş olsalar da artık her şey için çok geç olmuştu. Daha birkaç yıla kadar ülkede on hastaya bir doktor düşerken artık binlerce hastaya sadece bir doktor düşüyordu. Hükümetin hatalı tutumları, bir ülkenin geleceği olan meslek grubuna karşı yersiz söylemleri sonucunda, ülkedeki doktorlar yavaş yavaş ülkeyi terk etmeye başlamışlardı. Sonucunda ise ülkelerinden uzağa giden doktorlar, tedavileri yarım kalan hastalar, ölenler ve ölümü bekleyenler ile kalakalmış bir ülke kalmıştı. Adam karısına bakıp derin bir nefes aldı. Yapabilecek bir şey yok, diyebildi. O dakika, o acıdan çökmüş kadın kendinden beklenmedik bir davranış ile var, dedi. Yapacak bir şeylerin olduğunu sen de ben de acımızı gören herkes de biliyordu, dedi. Sadece bizim bilmediğimiz ve etrafımızdakilerin de bilmedikleri tek bir şey var dedi. 

“Babası annesi ölen çocuklara yetim ve öksüz derlerdi. Ancak evladını kaybetmiş bir babaya anneye kimse bir şey diyemezdi. İşte," dedi kadın. "Bu acıyı kimse bilemez, bizim çektiğimiz bu acının ne bir adı ne bir tarifi vardır." diyerek eşinin gözlerinin içine baktı.

Kadının son konuşmasıydı bu. Birkaç ay boyunca kimseyle konuşmadı ve bir gece kalbi yaşadığı acıya daha fazla dayanamayarak yaşama gözlerini yumdu. Adam ise kısa bir süre önce evladını, ardından da karısının ölümünü kabullenemedi. Sanki ikisi de hiç ölmemiş gibi davrandı. Tıpkı giden doktorları, ölümleri görmeyenler gibi kendine hayali bir dünya kurarak evinde ölümü beklemeye başladı.