"Senden çocuğum mocuğum olmaz benim!" diyordu adam, daha saatler önce evlendiği kadının bedenini kendinden uzağa iterken. Ağzından ne çıktığını bilmiyor muydu, kafası mı yerinde değildi? Cevabı biliyordu kadın da söyleyemiyordu, adama karşı hissettiği tüm olumsuz duygular dile gelmiş konuşuyordu işte. İçine sinmeyen ne varsa oturmuştu boğazına, düğümlenmişti dili. Kımıldayamıyordu, taş kesilmişti bedeni. Aslında aşağılık zihniyetini özetliyordu adam yine en aşağılık biçimde.


Defalarca anlatmıştı kadın ailesine. Bu adam göründüğü gibi değil; vicdanı, kalbi, merhameti yok ama nafile... Olan olmuştu, herkesin gözü boyanmıştı bir kere. Şimdi nerelere gitsindi bu saatte, bu hâlde! Gerçi babasını arasa anında gelirdi ama o anda aklına mı gelmedi, utandı mı; bilinmez. Travmaların en şiddetlisini yaşıyordu. Tüm keşkeleri dikilmişti karşısına. Sanki alay edercesine sırıtıyorlardı. Homurdanarak odadan çıkan adamla bir olup gidiverdiler sonra. Kavurucu bir ağustos gecesinde donmuştu zaman...

Nasıl olduysa doğruldu, yerinden kalktı; arkasına baktığında bembeyaz gelin yatağında kefenlere bürünmüş kendini gördü. Bunun sanrı değil de gerçek olmasını diledi o an. Aniden gelen hıçkırıklara daha fazla dayanamadı, ağlayarak banyoya atabildi kendini. Sesini kimse duymasın diye ısırdığı dudaklarından gelen kan, gözyaşlarına karışıp düşüyordu yere. Titreyen bedenine hükmedemiyordu, dişleri birbirine her vurduğunda beyni zonkluyordu. Kıvrıldığı köşeden uzanıp açtı musluğu. Musluğu açmanın bu kadar acı vereceğini hiç düşünemezdi herhalde. Sıcak su biraz olsun rahatlatmıştı. Şişkin gözleri suyun giderine takıldı.

"Ne vardı yani! Şu akan sular onu da götürüverseydi ya."

Binlerce kez yıkansa da geçmeyecek gibiydi kocası tarafından tecavüze uğramanın lekesi... Kaç dakika, kaç saat geçti bilmiyordu banyodan çıktığında. Havlusuna öyle bir sarıldı ki... Annesinin şefkatli kollarını hayal ediyordu. Üzerine bir şeyler giyinip oturdu pencere kenarına, perdeleri araladı. Karanlıkta ışıldayan aya baktı; açtı pencereyi, derin bir nefes aldı. Ciğerlerine topladığı havayı bırakırken kısık sesiyle mırıldandı.

"Bir ay doğar ilk akşamdan, geceden..."