Gündemi Twitter üzerinden takip ettiğim için özellikle Twitter'da çok fazla Bir Başkadır dizisinin yorumuna denk geldim ve ekseriyetle şöyle olsaydı böyle olsaydı gibi yorumlar var.


Arkadaşlar size çok değerli bir bilgi vereyim, bunun bir yöntemi var. Evet var. Bir senarist ile anlaşıp parasını ödeyerek bu fikrinizi hayata geçirebilirsiniz. Bir beş dakika kadar basit bir inceleme ile 1000 TL ile 20000 TL arasında bu işi yapacak bir çok insan buldum. Ayrıca bir daha dizi izleyerek tekrar tekrar olsaydı bitseydi ile uğraşmak zorunda da kalmazsınız. Nasıl fikir?


Böyle bir dizi için iyi sayılacak iki kelime etmeden, yerden yere vurmak korkunç bir hata bana kalırsa. Elbette eleştirirsin, senaryoyu, çekim tekniklerini, oyunculukları beğenmezsin bin türlü olasılık var tabii. Ama yapılmış ortaya konmuş bir iş için bu yapılacağına hiç yapılmasın demek baya salaklık yani kusura bakmayın.


Toplum içinde dini, siyasi ve kültürel açıdan farklı görüşlere sahip insanların bir arada yaşaması ve bunların bir şekilde yollarının kesişmesi üzerine bir yapım var ortada. Birçoğu da yerli yerindeydi tespitlerin ve oyunculukların incelediğim kadarıyla. Topu topu 8 saatlik bir dizide dünyanın bütün meseleleri elbette ele alınamaz. Tam da bu noktada, benimde canımın yandığı konulara değinseymiş tadından yenmezmiş demek delilik arkadaşlar. Bakırköy'e gidip istiklal caddesi buraya kurulmalıymış demek gibi bir şey bu. Beyoğlu'na gidin sorun çözülsün.


Tüm bu farklılıklara ve bunların bilincinde olan insanlara rağmen yine de ön yargıların toplulukların önüne set çekmesi kaçınılmaz olmuş. Kendimiz gibi olmayanı kabul edemeyişimizin bizim cehennemimiz olması nakış nakış işlenmiş dizide. İzleyene kendi cehennemini de gösteriyor bir yerde.


Yarattığımız cehenneme isyanımız da yine dönüp dolaşıp bizi buluyor. Kusursuz bir kısır döngü. İsyan etmeyi bırakıp, uzaktan bir bakmak mı lazım acaba olup bitene? İlla bir çözüm bulunacak diye bir şey de yok, yaşamı zaman zaman olduğu gibi akışına bırakmak da gerekiyor demek ki.


Bu farklılıkların en kırılgan olduğu anlar insanın aşka düştüğü anlar oluyor. O zaman bile aşkın o ilk heyecanı geçtiğinde dogmalarımızı elimize alıp kaçıyoruz. Aşk geçici olabilir ama aşkın insana söylettiklerinin bir anlamı olmalı diye düşünüyorum. Aşk geçsin gitsin, söylettiği ve yaşattıklarını neden birden görmezden geliyor insan garip olan o sanırım.


Kaçıyoruz dediğime bakmayın, üzerinde döndüğümüz pist az önce bahsettiğim kısır döngünün üzerinde. Bu yarış doğaya ait değil, yapay ve nahoş. Bu pisti dehlize çeviren biziz.


Yine de sonunda ışığı görmek bizim elimizde mi? Bunu bir düşünmek gerek ben de net bir şey söyleyemedim kendi sorduğum bu soruya.


Doğruyu bildiğimiz halde ve bunu yapmak için imkanlarımız müsait olmasına rağmen, işler sarpa sarsın da tutkularımız galip çıksın isteyen de biziz zaman zaman. Bahsettiğim şey aslında öğrenilmiş çaresizliğimizi saraylarda yaşatmaktan başka bir şey değil. Çünkü bazen şartlar fırsatı kaçırmak için o kadar müsait oluyor ki sadece hiçbir şey yapmamanız gerekiyor. Öyle dümdüz.. Durup beklemek.. Sonra tutkunun ateşi sönünce "ben ne yaptım" diyoruz ama nafile.


Ben diziye hayran kaldım ya. Berkun Oya'yı da ayrıca çok severim. Twitter kullanıcı adımı ondan duyup da almıştım. Pankakalva.


Büyük Ev Ablukada'nın bundan 4 yıl önce Radyo Eksen'de bir canlı akustik konseri olmuştu. Bu yayını sunan da Berkun Oya'ydı, programın bir yerinde öyle alelade pankakalva dedi. Neymiş ya bu diye bir araştırınca böyle bir şey olmadığını görmüştüm. Sonra kullanıcı adımı aldım kaldı öyle.


Demem o ki Berkun Oya'nın bu dizideki senaristliğini beğenirseniz bu radyo yayınını da izlemenizi öneririm. Bu radyo programı daha eğlenceli tabi, dramatik pek yanı yok. Böylece adamın her iki yönünü de görmüş olacaksınız.


Bu yazıyı okumak dışında video olarak da izlemek isterseniz bu linkten izleyebilirsiniz : https://youtu.be/ObN8_lr8sSA


Selamlar.