Merhabalar efendim, bugün sizlerle neredeyse hepimizin izlediği ve sosyal medyada büyük yankı uyandıran ‘Bir Başkadır’ı farklı bir açıdan irdelemeye çalışacağız. Bu dizi hakkında tonla yazı yazılsa da, hepsini teker teker okuyunca gördüm ki yönelim mevzusu ya geçmiyor ya da geçse bile bir iki cümleyle değinilip tebrik ediliyor. Peki, bu yeter mi? Dizide karakterlerin yönelimsel çeşitliliğinin olması çok güzel tabii ki ama nasıl işlendiği de önemli değil mi? Ben bu yazımda dizideki lezbiyen tiplemesi üzerinden bazı savlarda bulunacağım. Bakalım böylesine hassas bir konu bize nasıl aktarılmış ve küçüklü büyüklü hangi yanlışlar gözümüzden kaçmış? Öyleyse vakit kaybetmeden başlayalım.
Diziyi, amacını ve karakterlerin hangi kesimleri nasıl temsil ettiğini hepimiz izledik, biliyoruz. ‘Bir Başkadır’ı diğer Türk dizilerinden ayıran önemli bir özelliği de seyircinin aklıyla alay etmemesiydi, haliyle halk da bu iltifata karşılık olarak gerekli ilgiyi göstermiş oldu. Dizi ilk gündeme gelip de Meryem karakteri herkesi kendisine hayran bırakınca, muhafazakâr kesim bu sefer Netflix’e hakkını verir diye düşünüyordum ama siyasal İslam yine yanıltmadı. Zira çok satanlarda adını sıklıkla gördüğümüz Hatice Kübra Tongar, bir Instagram gönderisinde diziyi olumsuz yönde eleştirerek “niye hep okumamışlar İslami isim taşıyorlar” gibisinden bir sitemde bulundu. Buradan Hatice Kübra hanıma sormak lazım, siz hiç Peri adında bir gündelikçiye rastladınız mı? Ya da Peri’nin laik ve seküler kesim temsilciliğini Meryem ismi taşıyabilir mi? İnsanın kaderinin adından çizilmeye başlandığını bildiğiniz halde ne diye eleştirmek için eleştiriyorsunuz? Biraz insaf canım.
Gelgelelim asıl konumuz olan dizideki lezbiyen temasına. Yönetmen Berkun Oya, gerçek hayattaki Rumeysa ve Sümeyye’yi dizide Hayrunnisa olarak çıkartmış karşımıza. Bahsedeceğimiz tema bu kızımız ve Burcu adındaki sevgilisi üzerinden işleniyor.
Hayrunnisa’yı ilk olarak bir bar tuvaletinde Burcu ile beraber duvarları yumruklarken görüyoruz. Bunu ne amaçla yaptıkları gayet aşikâr, lavaboda bulunan figüranımız ise korumanın yanına giderek rahatsızlık duyduğunu belirtiyor ama bundan nasıl bir rahatsızlık duyduğu da ayrı bir muamma. Bu şikâyetin üzerine Yasin lavaboya dalarak oradan çıkmalarını istiyor ve ortada sözlü bir tartışma dönüyor. Ama nasıl tartışma… Yasin, ilk başta gayet insancıl bir tavırla “Hanımefendi, boşaltalım lütfen kabini” diyor. Bu üslupta göze çarpan bir şey yok, sıkıntı ona gelen dönütte. Böyle bir isteğe “Ya hadi kardeşim, siktir git ya!” denmez ama bizim lezbiyen Burcu’muz, çıkmak istemediğini nedense böyle kaba bir üslupla belirtiyor. Hımmm diyor o vakit izleyici, bu lezbiyenler ne kadar da kabaymış böyle diye düşünüyor. Yok yere, kendi kafasındakiler yetmezmiş gibi bir de böyle bir önyargı ekleniyor zihnine. Burcu’nun bu sert tavrı üzerine Yasin, şikâyeti dile getirdikten sonra hödükçe “Bayan!” diye sesleniyor. Sen misin bayan diyen, hemen geliyor bir “Siktir git lan, sensin bayan!” Evet, ne oldu şimdi? Kızın alnına şak diye yapıştırdık mı bir de öfkeli feministi?
Senaristin yani Oya’nın, Burcu vasıtasıyla gösterdiği Feyza Altun feminazisi hiç hoş olmamış. Gözlerime inanamayarak defalarca başa sarsam da sahneyi, her defasında aynı hüsrana uğradım. Üstüne üstlük Burcu’nun üstünde taşıdığı bu lezbiyen ve feminist sıfatlarını yanlış taşımasından ötürü, Yasin’in onları darp etmesi de bir nevi aklanmış oldu. Şiddetin bahanesi olmaz ama bu sahnede oldu ve affedilemez bir yanlıştı.
Peki, bahsi geçen temanın hiç mi beğendiğim tarafı olmadı? Olmaz olur mu hiç? Mesude hanımın cenazesinde Burcu’nun Hayrunnisa’nın yanına gidememesi, eve taziyeye giderken başını örtmesi kadar realist bir tavırla gözlemlenmiş. Helva sahnesi etkileyiciydi, özellikle ikisinin de tek kelime etmemesine rağmen birbirlerini anlamaları çok iyi ele alınmıştı. Bir odada kendisinin haricinde üç kadın var ama sadece biri onu gerçekten anlayıp acısını paylaşıyor. Hele ortada nakış muhabbeti dönerken Burcu’nun Hayrunnisa’nın yüzüne “biz bunun mu kavgasındayız” der gibi bakışı, eminim ki benimle birlikte birçok kişinin kalbini fethetmiştir.
Derken, bir sonraki sahnemize, mahallenin basketbol sahasına çeviriyoruz yüzümüzü. Genç çift, kafa dağıtmak amacıyla vakit geçiriyorlar ama Burcu bir iki teselliden sonra yine feminist öfkesini ortaya çıkartıyor ve Yasin’in bacısına sövmeye başlıyor. Şimdi şunda bir anlaşalım; LGBTİ+ bireyler çoğunlukla feminist duyarlılığa sahip insanlardır, bu doğru. Ama Berkun Oya’nın Burcu tiplemesindeki bu lezbiyen ve feminist birleşimi, gerçeği yansıtmadığı gibi yanlış bir imaj da çiziyor. Dizide lezbiyen bireyle kaş yapayım derken, temsil ettiği güruhlarla alakasız bir profil çizerek resmen göz çıkartıyor. Bu güruhtan biriyseniz kendinizi, değilseniz çevrenizdeki bu çeşitten insanları gözünüzün önüne getirmeyi bir deneyin. Hangi lezbiyen ya da feminist ya da her ikisi, yanında bıçak taşıyıp tartıştığı bir adama rahatça saplayabilir? Bu nasıl bir aşırılıktır, diğer karakterler sokaktan birini tutmuşçasına sıradanken, Burcu karakteri neden bu kadar alakasız bir uçluğa sahip?
Devrim dilde başlar, bunu bilen bilinçli bir feminist asla Burcu gibi cinsiyetçi küfürlere başvurmaz. İkinci olarak da LGBTİ+ bireylerin filmde gösterildiği gibi topluma karşı bir zararları yok, o zaman nereden geliyor bu vandalizm? Hangi onur yürüyüşünde herhangi bir mülke zarar verildiğini gördünüz? Şahsen ben görmedim ama Hande Kader’in feryatları halen daha kulağımdan gitmiyor. Keşke bir tütsüyle korunabilseydik bütün bu acılardan.
Neticeye gelecek olursak, dizideki bu lezbiyen teması, iki kadının âşıklar şehri Konya’ya gitmesiyle son buluyor. Berkun Oya, bir sorunun cevabını sezon finalinde dahi vermiyor: Bu kız memleketten dönerken açıldıysa -ki öyle- ikinci bölümdeki bar sahnesinde nasıl açıktı ya da oraya nasıl gitti? Çok düşündük ama bulamadık, Allah’ın hikmeti deyip geçelim en iyisi.
Fatotes
2020-12-04T01:34:19+03:00@Pınar, Dizide lgbti+ birey olduğu için alkışladığımız kadar nasıl işlendiğine de bakmalıyız. Böyle hassas bir konu işleniyorsa -ki bu toplumun kanayan bir yarasıysa- senarist ekstra hassas davranmalıdır. Ayrıca feministler küfür etmez demedim, cinsiyetçi küfür etmezler dedim. Kastım hiçbir lezbiyenin bıçak taşımadığı da değildi, diğer karakterler bu kadar sıradanken Burcu tiplemesi neden %0.1'lik kesim içerisinden seçilmiş demek istedim. Dediğiniz gibi ben de bile isteye algı yarattıklarını düşünmüyorum ama madem dizide bahsi geçiyor, dikkatli ele alınması lazımdı. Yorumunuz için teşekkürler.
Pınar Dinçata
2020-12-04T01:05:21+03:00Genellemeleri eleştirirken genellemeye düşmek gibi olmuş biraz."Hangi feminist ,lgbt üyesi elindeki bıçağı birine saplar,küfür etmez" vb.
Bunları bu şekilde değerlendirmek insan denen varlığı yok saymak oluyor.Duyarlılar,hassasiyetleri var evet kabul ama sanki farklı bir canlı grubundan bahsediyormuşcasına konuşmussunuz.Dizide bile isteye algı yaratma amacıyla yapıldığıni düşünmedim.Malzemesi insan ruhu olan bir dizide bunlar gayet olası
Fatotes
2020-12-02T17:13:41+03:00Sevgili Seval, yazımı kaliteli bulup beğenmene çok sevindim. Eleştirini okudum ve o kısmın yanlış anlaşılmaya yol açtığını gördüm. Öncelikle benim adım Fatma ve bu isim de İslami geleneğe dayandığından dolayı, halkın isimler yoluyla nasıl bir sınıflandırma yaptığına az çok şahit olmuşluğum var. Ben o paragrafta yaptığım bütün eleştirileri diziyi baz alarak yaptım. Eleştirdiğim şahıs, diziyi bu ad yakıştırmasından dolayı beğenmediğini söyledi. Ben de diyorum ki, halk nezdinde böyle bir kanı var ve dizi de buna dayanarak bahsedilen isimleri kullanmış. Ben Peri adında bir gündelikçi olmamalı veyahut ismi İslami gelenekten gelen biri yüksek yerlere gelemez demek istemedim, böyle anlaşılmasına biraz üzüldüm. Ben sadece genel kanı böyle ve dizi de buna dayanarak böyle işlemiş demek istedim. Eleştirdiğim yazarın bu yüzden beğenmemesini yersiz buldum. Derdimi anlatabildiysem ne mutlu, yapıcı eleştiriniz için teşekkür ediyorum :)
Seval Subaşı
2020-12-02T17:05:56+03:00Fakat aldığım notlarda bir eksiklik veya yanlışlık var mı diye hocama danışacağım. Bu konudaki duyarlılığınız için teşekkür ederim, Esra
Seval Subaşı
2020-12-02T17:01:33+03:00Size katılıyorum, kesinlikle dikkatli davranılmalı. 'karakter' kelimesi ele alınan alanlara göre farklı anlamlar taşıyabilmektedir. Karakter, kişiliğin sosyal ve ahlaki özelliklerini ifade eder. Rakamsal açıdan da, ben de Hacettepe mezunu ve yaklaşık 40 yıldır eğitimci olarak görevini sürdüren Sosyal Hizmet Uzmanı olan bölüm hocamın bize aktardığı cümlelerle size aktarım yaptım. :)
Fatotes
2020-12-02T16:47:01+03:00Sevgili Sena, samimi eleştirin için teşekkür ediyorum. Anladığım kadarıyla Burcu'ya feminist ataması yapmanın yanlış olduğunu belirtmişsin. Esra hanımın da alıntıladığı bölümde, o sahnenin direkt feminist atamasına yol açtığını görüyoruz. Meryem'i de camide hocaya danışırken gördük, senin dediğinden yola çıkarsak eğer ona da muhafazakar kadın imajı çizemeyiz. Burcu tam bir lezbiyen-feminist tiplemesiydi, belki de halkın gözünde her feminist lezbiyen sanıldığı için böyle bir birleştirme çabasına girildi. Burcu karakterine senin kadar iyi niyetle yaklaşmadığımı bilmeni isterim fakat aynı şeyleri düşünmek zorunda değiliz tabii ki. Yorumunun son kısmındaki aydınlatma için de ayrıca teşekkür ederim :)
Seval Subaşı
2020-12-02T16:32:04+03:00Esra hanım; bu noktada karakter, kişilik, davranış terimlerini eşit kullanıyoruz. Yani yazdığım 'karakter' kelimesinin yerine 'kişilik' kelimesini ve hatta 'davranış' kelimesini de getirebiliriz. Belirtilen ifade de herhangi bir yanlışlık oluşturmayacaktır. :)
Seval Subaşı
2020-12-02T16:16:07+03:00Diziyi henüz izlemedim çünkü gündemden düşmesini bekliyorum. Beklerken de dizi hakkında eleştirileri okumak ve her bakış açısını zihnimde bulundurarak diziye hazırlanmak keyif veriyor. Yazı, şimdiye kadar okuduğum eleştirilerin en kalitelisiydi. Eline sağlık. fakat katılmadığım ve göz ardı edemeyeceğim bir nokta var. 'Ya da Peri’nin laik ve seküler kesim temsilciliğini Meryem ismi taşıyabilir mi? İnsanın kaderinin adından çizilmeye başlandığını bildiğiniz halde ne diye eleştirmek için eleştiriyorsunuz?' Bu kısımdaki isim eleştirinizi kendi sınırlarım dahilinde kabul edemiyorum. Bir sosyal hizmet uzmanı adayı olarak aldığım eğitimler ışığında belirtmeliyim ki; bir bireyin karakteri %75 çevresel etmenler ile oluşur. İsimle değil. Yani Peri adında gündelikçi de gayet mümkün olabileceği gibi Meryem adında biri laik ve seküler kesim temsilcisi de pekala olabilir. Fakat Meryem gibi İslamı çağrıştıran isimler halk tarafından hep gelişmemiş kesim olarak benimsenmekte. Bahsettiğin şahsın eleştirisi bu düşünce ışığında yapılmış bir eleştiri olmalı. Bu konu dışında Burcu karakteri yönünden yaptığın analizlere kesinlikle katılıyorum. Tekrardan eline sağlık :)
Sena Türkmen
2020-12-02T15:04:28+03:00Diziyi izlerken Burcu ile ilgili feminizmin altını çizen bir konu göremedim, sen feminist olarak ele alıp cinsiyetçi küfür etmesini vb. eleştirmişsin ancak Burcu'yu feminist görmek ne kadar doğru bilemedim. Bu tip insanlar da var çünkü, herhangi bir ideoloji altında değerlendirilemeyecek, işaretlenemeyecek ya da kıyısından bazı ideolojilere yaslansa da aslında tamamen uyum sağlamayan, hatta yanlış olan. Benim açımdan gerçek bir karakterdi Burcu. Onun dışında yazının son kısmıyla ilgili; Hayrunnisa'nın barda açık saçlı sahnesinden aile baskısı dolayısıyla tesettürüne devam ettiğini anlıyoruz, gizli bir şekilde de olsa aslında kendisi olmaya çalışıyor. Bunun için nasıl bara gittiğini göstermek gerekli değil bence pek, zaten anlaşıldı. Burcu ve Hayrunnisa ilişkisi ile ilgili söylediklerine katılıyorum. Ellerine sağlık. :)
Fatotes
2020-12-02T12:03:52+03:00Çok güzel bir konuya değindin Esra abla, halk zaten bu kesimi toplum düşmanı olarak tanımladığı için izlerken yabancılamadı. Ama gerçek bu değil, onların toplumla değil toplumun onlarla derdi var. Teşekkür ederim güzel yorumun için
Fatotes
2020-12-02T11:56:23+03:00Teşekkür ederim Yasemin, aynı şeylerin dikkatimizi çekmesi hoş
Yasemin Çargıt
2020-12-01T23:54:25+03:00Bu konu benim de dikkatimi çekmişti çok güzel açıklamışsın fikrine sağlık.