tam olarak ne hissediyorum bilmiyorum. 

bazen çok kızıyorum. 

her şey bu denli güzel giderken, kurulan onca planın gerçek olması ihtimal olmaktan çıkmışken her şeyi mahvetmene çok kızıyorum. 

sonra üzülüyorum. 

kendimi bu kadar hırpalamış olmama. çok sevmenin yeteceğini sanmama çok üzülüyorum. bir daha kimseyi bu kadar saf sevemeyecek olmama, kimle olursam olayım gözümün hep arkada kalacak olmasına çok üzülüyorum. sonra seviniyorum. bundan sonraki ilişkimde nelere susmamam gerektiğini öğrenmeme, en çok kendimi sevmem gerektiğini anlamama ve bir daha yaşarken kendimi öldürmeyecek olmama seviniyorum. 

sonra özlüyorum. 

gözlerimin içinin parlamasını özlüyorum. sevildiğiminden emin oluşumu özlüyorum. uykumda bile merak ediliyor olmayı özlüyorum. en çok da masum aşık halimi özlüyorum. 

sonra şaşırıyorum. 

her şeyin bu denli parçalanmış olmasına. “tek damla gözyaşına kıyamam” diyenin gözümde yaş bırakmamasına. sevildiğinden emin olduğu yeri terk etmesine. gülüşüme bir ömür verebilenin beni her gece ağlatmasına. adımın yanına iltifattan başka bir şey yakıştırmayanın gözlerimin içine baka baka küfür etmesine. 

bazen gülesim geliyor. 

“senden asla vazgeçmem” yalanlarını hatırlayınca. “bu gözler senden başkasını görmüyor.” cümlesini anımsayınca. kendisine benden daha uyumlu birini bulacağını düşünmesine. 

bazen de ağlıyorum. 

kendimi hiç sayışlarıma. beni sevsin diye boynumu eğdiğim koşullara. verilen ama tutulmayan sözlere. bakan ama görmeyen gözlere. artık herkese aynı güvensizlikle bakmama ağlıyorum. yarı yolda kalmışa sorun bakalım yola nasıl ve kiminle çıktığını mı anlatır yoksa yolun sonunu mu? 

bir beden, bin duygu. 

tek sorumlu o. 

iyi mi oldu kötü mü oldu bilmiyorum.

beni soracak olursanız ben iyiyim. ama sen bir daha asla iyi olamayacaksın. 

ben bunca duyguyu tek seferde hissettim ama sana birini verebilecek olsam, en çok pişmanlığı hisset isterim. 

yutkunamayacağın kadar keskin, uyuyamayacağın kadar derin bir pişmanlık hisset. 

bazen de biliyorum. 

iliklerine kadar pişman olacağını.