Söz üzere incinmiş bir 

tanrıdan bahsediyorlardı. 

Denizlerin daha yeni

deniz olduğu günler

Kısa sürüyordu başkalaşmak

Afrika’da bir zenciydim

Nil gözlerime akıyordu


Dağların daha yeni filizlendiği günler,

işte o günler,

Omuzlarında kesik tebessüm,

Proleter saçlarını Safa ile 

Merve arasına döküyordu. 

Gideceğim yer: Denize ulaşacağım yerdir, diyordum. 

Ben daha akmadan, zemzem, diyordu

birileri bana, zemzem. 

Göğüslerinin arasını yedi kez tavaf ettim.


Durup düşünmenin moda olduğu günler,

işte o günler, Havva’nın

bozulmuşluğuna inat

Anladım bir kıskançlık olduğunu

Balığın ağzındaki Yunus’un

Yılanın ağzındaki Şeytan’a

Ancak bedeviydim çölde kırık 

kaburgalarımı bir elmaya sattım


Yine de zor geliyordu incinmiş bir 

tanrı fikrine inanmak.

Ademin Âdem olduğu günler 

İşte o günler;

Kahire’de bir elçiydim 

Son seferimde gözlerimi oydular.