- Ben de kısa bir şey anlatabilir miyim o halde, dinlemek istersen eğer?

- Çok kibarsın anlat tabii, güzel bir şey olsun ama.

Gülümserken rüzgardan çenesine dolanan saçlarını düzeltti.

- O zaman anlatacağım şeyi değiştirip daha güzel bir şey düşüneyim bir dakika.

Kendi yaptığım espriye gülüp tekrar karanlığa bakmaya başladım. Ben anlatmaya

başlamadan önce Ege havasını içime çekerken gemi tekrardan sarsıldı ve titreyerek olduğumuz yöne doğru eğildi.

- Tepeköy'de yaşlı çınar ağaçları var görmüşsündür. Hepsi ufak bir araba kadar büyük gövdeleriyle yüzlerce yıldır orada duruyor. Ama benim anlatacağım hikaye aynı yerde, turistlerin genelde gezdiği çınarların daha yukarısında neredeyse hiç kimsenin bilmediği başka bir ağacın hikayesi. Ve o çınarlardan belki de bin beş yüz yıla yakın öncesi... Tepeköy'de yani eski ismiyle Agridia'da Timios isimli bir çocuk minik bir koruluğun ortasına zeytin çekirdeği gömer. Zeytin çatlar, fide olur, büyümeye başlar ve yapraklarının gümüş rengini aldığı yaşlarda büyümesi durur. Kıvrımlı gövdesi eğirilir büzülür ve daha fazla uzayamaz.

Ağacın filizlenmesiyle hayat bulan ve kendine Lypiménos diyen ağacın nemfi henüz güneşi bile göremeden çaresizce kuruyarak ölümü beklemeye başlar. Günlerden bir gün Timios, genç bir delikanlı olmuşken koruluktan geçer ve küçük zeytin ağacını görüp onu ekenin kendisi olduğunu hatırlar. Ağacın yanına gittiğinde nemf ona yalvarmaya başlar. Önce kendisini duyabildiği için tanrılara şükreder daha sonra da yakın zamanda öleceğini anlatır.

Timios da bu duruma kederlenip yapabileceği bir şey olup olmadığını sorar. Lypiménos ağacın dibindeki bir kayaya oturur ve konuşmasına hüzünlü bir şekilde devam eder.

-Güneşi göremiyorum, incecik gövdemi çatırdatıp yeni çıkan dallarımı kıran fırtınalar

dışında yağmurlarla ıslanamıyorum. Şu üzerine oturduğum taş nesiller sonra bile burada olacak ama ben olmayacağım. Şu dibimdeki ağaçların dalları biraz olsun aralansa, günün birazında güneş gri yapraklarıma vursa ve Maia'nın lütfu biraz da benim ince köklerime düşse ne güzel olurdu, der.

Timios nemfi dinledikçe yüreğinde büyük bir merhamet ve yardım etme isteği kabarır ve yardım etmek için söz verir. Köye döner, durumu arkadaşlarına anlatır ve başta inanmayanların sayısı çok iken daha sonra inananların sayısı artar. Ve bir anda herkes köylerinde onlara bereket getireceğine inandığı bir nemfin doğduğunu düşünür. Eli balta tutan herkes zeytin ağacının etrafını sarar ve hiç düşünmeden minik ağacın etrafındaki bütün ağaçları kesmeye başlarlar. Timios gencecik yaşında uğurlu olduğunu düşündükleri bir şeye onlarca kişiyi inandırır ama ağaçları kesmemeleri için tek bir kişiyi bile ikna edemez. Köy halkı delirmiş gibi onlarca ağacı keser ve yüzlercesinin dallarını sebepsiz yere budar. Ve yaptıkları işten gururla köye dönerler. Timios zeytin ağacına döner ve nemfe seslenmeye başlar. Bir müddet sonra Lypiménos'un sesi ağlayarak duyulur. Hıçkırıklar içinde çığlıkları duymadın mı diye sorar Timios'a.

O da hiçbir şey duymadım, der.

Lypiménos ağlamaya devam eder ve hepsi benim yüzümden öldü oysa ki ben sadece yaşamak istemiştim, der.

Ceres de o sırada öfke ile tüm bu olanları izlemektedir. Aç gözlü köylülerin hepsini evlerinin önünde birer deve dikenine dönüştürür. Lypiménos'a ise daha ağır bir ceza verir çünkü Ceres, Timios duyamasa da o yaşamak istediğinde diğer ağaç perilerinin de yaşamak istediğini, ona bu isteğinden vazgeçmesi için yalvardıklarını duymuştur. Ama Ceres'e dua etmek varken gidip bir faniden yardım dilediği için Ceres onu sonsuza kadar yalnızlığa mahkum eder.

Toprağına ne bir damla su değer ne güneş ona bize parladığı gibi parlar ne konuşacak bir nemf ne de meyvesinden yiyecek bir insan bulabilir.

Konuşmam bittiğinde gemi limana doğru dönüyor, ışıklar bizim olduğumuz tarafa da

vurmaya başlıyordu. Gemiyle birlikte rüzgar da yönünü değiştirdi ve ikimizde hala

karanlığa bakıyordu. Birkaç saniyelik bu sessizlikten sonra karanlığa doğru konuşmaya başladı.

- Çok güzelmiş, gerçekten öyle. Sonu yalnızlıkla biten hemen her hikaye, yazı veya film çok etkiler beni. Bu da onlardan biriydi. Sağ ol anlattığın için. Şimdi bir zeytin ağacının yalnızlığını, bu anlattığını unutana kadar hatırlayacağım.