Pastanın üzerine 40 mum sığdırmak pek muhterem eşi tarafından çok mantıksız bulunduğundan tek bir mum ile kutluyordu 40. yaş gününü. Uzun uzun bakıştı mumun titreyen aleviyle. Bir dilek tuttu. "Ben artık yeşermek istiyorum." diye geçirdi içinden ve derin bir nefesle üfledi sanki umutsuzluğu akıyordu nefesinin zerrelerinden.

40 yaşında evli ve 2 çocuklu bir kadındı Neşe. Adının kendi ruh haline ne kadar tezat olduğunu düşünür biraz daha içerlerdi. Çok uzun zamandır yorgundu. Başını bilmediği bir zamandan beri mutsuzdu. Halbuki her şeyi vardı. Onu seven bir kocası, hep sahip olmak istediği kızları. Ama bir şeyler eksikti içinde. Bu hayatın en az yarısını tamamlamış, yine de daha doymamıştı. Arsız mıydı acaba? Ya da minnetsiz? Bunları kendine söylemek onu biraz daha yaralıyordu. Kocasıyla üniversitede tanışmış ve dolu dizgin bir aşk yaşamışlardı. Karnında uçuşan kelebekleri, dudaklarındaki ıslaklığı, gözlerindeki parıltıyı hala hatırlıyordu. Öylesine güzel bir aşktı ki tutku ve şehvet bu aşkı alevlendiriyordu. Okulun kütüphanesinde seviştikleri günü hiç unutmamıştı mesela. O zamanlar çok heyecanlı bir hayatları vardı. Adeta aşka susamış iki genç tüm benliğiyle o duyguları paylaşıyorlardı. O zamanlar 18 yaşındaydı. Bugün küçük kızının olduğu yaşta. Şimdi bakınca 18 yaşındaki haline neler söylemek isterdi… Aşkın bütün ihtirasları o gencecik yaşında ona ağır geliyordu. Ama bu duyguları kimseyle paylaşamazdı. Bu onun gençliğindeki en güzel sırrıydı.