Dogville; Lars von Trier'nin yazıp yönettiği, Nicole Kidman, Lauren Bacall, Chloë Sevigny, Paul Bettany, Stellan Skarsgård, Udo Kier, Ben Gazzara ve James Caan gibi ünlü oyuncuların oynadığı 2003 yapımı dram türünde bir film. 


Maruz kaldığı acımasızlıklar sonucu acımasız olabilen kişi ile birileri beni üzmeden ben onları üzeyim diyen ya da acımasızlıktan zevk alan kişi aynı derecede mi kötüdür?

Film, bizi bu soruya yanıt aramaya yönlendiriyor. Bence değildir. Grace iyi insandı, Dogvilleliler kötü. Bu ayrım çok belirgin. İntikam almak iyi insan olmamızı engellemez. Evet, affedicilik de bir erdemdir fakat kişinin beden bütünlüğüne ve karakterine yöneltilmiş saldırılar neden cezasız kalsın?

Grace'in kaçırdığı nokta kendi acılarını önemsememesiydi. Nasıl ki yetişkin olduğumuzda kolumuz kırılınca ağlamayız lakin o kol orada kırıktır ve bir süre kullanılamayacaktır, ruhsal yaralarımız da böyledir. Fiziksel ve zihinsel acılarda beynin aynı bölgesi uyarılır. Çocukken ayağımızı koltuğa çarptığımızda ya da anne-babamız işe giderken feryat figan ağlarız. Duygularımızı kontrol etmemiz gerektiğini henüz öğrenmemişizdir. Büyüdükçe ise dediğim gibi, bir uzvumuzu kaybetsek dahi ağlamadığımız olur. Grace tecavüze uğradığını zihinsel olarak inkâr etse de bedeni o saldırıya maruz kaldı ve acısını çekti. “Bana bunu yapanlarla aynı koşullarda doğup büyüseydim belki ben de onlar gibi olurdum,” fikriyle ona yaşatılan her şeye sessiz kaldı.


Grace saf çıkarcı olsaydı daha ilk günden Tom ve diğer erkeklerin hayranlığından faydalanır, onlara istediği her şeyi yaptırabilirdi. Tom, ona aşkını ilan ettiğinde ve onu yanındayken bile özlediğini söylediğinde Tom'un evine yerleşmeyi ve onun eşi olmayı teklif edebilirdi. Ya da kendisine bu teklifi yaptırırdı. Burada ikiyüzlü bir tutumla karşılaşıyoruz, birçok erkek kadınlığını kullanan kadınları eleştirir fakat kullanmayan kadına da kötü davranır, numaradan da olsa beni memnun etmelisin der.


Dogvilleliler Kohlberg'in Ahlak Gelişimi Kuramına göre ikinci evredeler: Saf Çıkarcı Dönem (Araçsal İlişkiler Eğilimi), ihtiyaç karşılandığı sürece kurallara sadık kalınır. Her şey karşılıklılık esası içerir. Doğru olan; diğer insanların ihtiyaçlarını da gözeten, elle tutulur ve de faydacı bir alışveriştir. Ben karakteri, Grace'in kaçmak istediğini öğrenince onu reddetmiyor; kamyonunda saklamayı kabul ediyor ve bu yolculuğu Grace'e tecavüz etmek için bir fırsata dönüştürüyor. Üstelik tecavüzünü sürdürebilmek için onu geri getiriyor.


Grace'in felsefesi, ikinci evreye ancak ulaşabilmiş birinden altıncı evredeki birinin davranışı beklenmemeli, bu beklentiye girmek altıncı evredekinin hatasıdır.

Evet, buna ben de katılıyorum. Plastik bardaktan kahve içen kişinin dili yanar ve bu bardağın değil, porselen yerine plastik seçen kişinin suçudur. Plastik bardağın bize porselen konforu sağlayacağına dair bir iddiası yoktur.


Grace'in affediciliğinin tek sebebi buydu. Onların sınırlı bilinç düzeyleriyle salt faydadan öte bir davranış sergileyemeyeceklerini biliyordu. Kendi bilinç seviyesinin de farkında olduğu için evet, kibirliydi. Ama bu haklı bir kibirdi bana göre.


Tom’un Grace’in evinden çıkması eleştirilirken ona yönelik tecavüzlerin görmezden gelinmesi ve bunun "Köylülerin ineklerine yaptığından farksızdı." şeklinde ifade edilmesi, bir diğer harika ikiyüzlülük örneğiydi; bir kadın kendi isteğiyle biriyle sevişirse ahlaksızdır fakat onun rızası dışında bir saldırıya uğrarsa saldıranlar ahlaksız değildir. Kadın; sekste varlık göstermediği, arzulamadığı, erkeğin şehvetine malzeme olduğu müddetçe sorun yoktur, "inekten farksızdır." Ve tabii istediği her canlıya tecavüz etmek erkeğin en doğal hakkıdır!


Dogville, insan doğasının iyi olduğuna inanıyorsak bakış açımızı değiştirecek bir filmdi. Tiyatro sahnesinde çekilmesi, yani evler arasında duvar olmaması (yaşananların görülmesi), herkesin her şeyi bildiği fakat buna göz yumduğu gerçeğini sembolize etmek adına harika bir detay olmuş. Hani şu dilsiz şeytan dediklerimiz, hani sıranın kendine gelmesini bekleyen, hani etrafımızda bir sürü olan...


Aralık 2022