Az gittim uz gittim, dere tepe düz gittim. Yeşil çimenliklerin ardında güneş yükselirken bir adama rast geldim. Gözlerinin köşeleri yere bakıyordu, içleriyse biraz gizemli... Durdum, açtım kapıyı. Oturdu yan koltuğa, baktı gözlerime tek kelime etmeden. Bense bir sürü şey anlattım cor cor cor. Konuştum da konuştum, ağladım da ağladım, adam dinledi. Yontmadan, saklamadan vs. olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Soyundum çıplaklığa, ruhuma dokunmasına izin verdim. Zeki olduğu belliydi, beyniyle sevişmek istedim. İçimi bir heyecan kapladı, bir merak! Ne oluyor ya dedim, az önce birisini indirdim, ben hiç kafa dinleyemeyecek miyim? Tek başına yolculuk yapmayı mı sevmiyordum acaba, alıyordum yolda gördüğüm ''her'' kişiyi? Saçma geldi. Yanından geçip de almadıklarımı düşündüm, bu adam ''her'' değildi. Sadece gözlerine bakmak bile onun farklı olduğunu anlamama yetti.

Nadiren gülümsüyordu, nadiren konuşuyordu. Tek yaptığı beni dinlemekti. Anlıyor mu acaba dedim, istiyor mu anlamak? Konuşmaya devam ettim.

Az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik. Yeşil çimenliklerin ardında güneş alçalırken biz yolun sonuna geldik. Aşık oldum sana dedim, tepki vermedi. Emin değilim dedim, tepki vermedi. Aşık olmuş olabilirim dedim, gülümsedi.

Nerede yaşıyorsun...

Cevap yok.

Sevgilin var mı...

Cevap yok.

Yemek yapmasını bilir misin...

Cevap yok.

Bak ben yemek yapmasını bilmem, yemekleri sen yaparsın ama arada bir canımız tatlı çekerse çok güzel kek yaparım.

Gülümsedi.

Haftanın her günü de seninle kalamam, özgürlüğüme çok düşkünüm, sıkılırım, bunalırım, durduk yere kavga ederim. Birbirimizi her gün göreceksek, özlem bunun neresinde?

Cevap yok.

Biraz deli yatarım, tekme falan atarım yani ama korkma, şu ana kadar kimseye bir şey olmadı, yatağın çoğunluğunu da kaplarım haberin olsun!

Gülümsedi.

Arada tiyatroya gideriz, önüme uzun boylu biri gelirse yerlerimizi değiştiririz, çıkışta da sokaklarda şarkı söyleriz, olur mu?

Cevap yok.

Bakma sürekli dert anlattığıma, tanısan çok tatlı biriyim; çok eğlenceli, çok enerjik...

Gülümsedi gözleri, kıvrıldı dudakları. Etik ve ahlak felsefesinin yeryüzündeki temsilcisi olmaya yemin etmiş gibiydi, anladım. Zorlamadım onu.

Bir hikâye daha başlamadan bitti.