Az bilen kitaplar
Köyden kente varanların
Modası geçik hikayelerinde
Hediyelik bir kutu sütlü çikolata
Ya da altı delik pazar filesi gibi
Çarşıda...
Taş toprak ve çatlamış topuk
Kablosuz ağlarla sevişen akıllara
Nasıl kurulmuşsa
Sütlü kahvenin omurgasızlığında
İki kelam etmek kolaylaştı
En azından benim kafamda...
"Bence"lere darbe indirdim
Elimde tırpanla fikir tarlamda
Deniz kenarı tembelliği
Maden ocağı çekiçlerince dövüldü
Çorba taslarında kaşıkların uçlarında terledi
Çıkınlar damalı örtülerinden sıyrılıp
Açılan kelek karpuzların utancını örttü
Kumrulara yem atan yaş almış eller
Körpecik yeşilliklerin toprağını dövdü
Hadi yukarı çıkalım yukarı!
O köprüye tırmanalım merdivenlerden
İzleyelim geçen tekneleri, yolcu gemilerini
Acıkmaz insan susamaz da
Evinden bir hayli uzaktayken
Telefonlar zırlar kulübelerinde
Cebimde otobüs biletini
Yarına sakladığım yemek fişi sanırım
Ne kadar uzaksa balıklarla yıldızlar birbirlerine
Şu meyhanelere o kadar uzağım
Ve bir kere kızanım
Hayatta çoğu şey yalnız bir kere
Kalabalıklara yürürken adımlarıma bakıp
Yalnızlığı överim camda yansıyan yüzümde
Gülmek bir kere halbuki, hüzün bir
Doğmak bir kere, yaşamak bir
Ölmek
bir
kere...
Sinan Kurşun
2021-11-25T22:07:00+03:00Değerli yorumunuz için teşekkürler
Madam Bovary
2021-11-25T22:04:32+03:00Daha vurucu bir son beklerdim, şiirin akışı buna uygundu. Fakat keyifle okudum yine de güzeldi. Tebrikler. :)
Sinan Kurşun
2021-11-25T21:09:04+03:00Kıymetli değerlendirmeniz için teşekkürler.