August Friedrich Schenck; Alman/Fransız asıllı bir geç romantizm dönemi ressamıdır.
Manzara temaları ve genellikle hayvan resimleriyle tanınmıştır. Eserlerinde sıkça toplumsal eleştiriler yapar.
En ünlü eseri 1880 yılında yapmış olduğu "Anguish" yani "ızdırap" adlı eseridir.
İsmi dahi kalpte ince bir sızı hissettiren bu eserin detaylarına biraz daha yakından bakalım.
Anguish’ne ilk bakışta yavrusunun ölüsü başında feryat eden anne koyunu görüyoruz.
Tablonun en önemli özelliklerinden biri, anne koyunun gözle görülür bir şekilde insani özelliklere sahip olması.
Sahnenin merkezindeki bu figüre dikkatlice bakıldığında; koyunun yüzündeki kararlılık, acı ve hüzün; evlat acısını, inkârı, haykırışı, isyanı ve en önemlisi çaresizliği güçlü bir şekilde hissettirmeyi başarmış.
Bir koyunun yüzünde bu denli bir acıyı derinlemesine görebilmek çok çarpıcı; ancak bu, hüznün aslında ne kadar evrensel bir duygu olduğunu da hatırlatıyor bizlere.
Ressam, izleyiciyi sahneye davet ediyor,
Resimdeki acıyı hissetmemizi ve o anı yaşamamızı istiyor.
Annenin hemen ayakları dibinde yer alan yavrunun ağzından akan kan detayı ile, ressam; yavrunun az evvel öldüğünü, kanı karda sızar bir şekilde henüz kar onu emmeden resmederken bize doğrudan olayın tazeliğini aktarmak istemiş olmalı.
Ölüm nedenini bilmesek de, anne koyunun nefesi ile soğuk ayaz havasını hissettirirken, yavrunun soğuktan ölmüş olabileceğini tahmin etmemize yardımcı oluyor.
Tabloda yer alan yalnızca bu iki figür bile içe işleyen bir hüzün yaratıyor.
Bu hüzne eşlik eden, diğer önemli bir detay ise acımasızlık ve fırsatçılığı simgeleyen kara kargalar..
Anne, yavrusunun etrafını çeviren tehditkar kargalara meydan okurcasına başında duruyor.. Yavrusunu orada bırakıp kaçacak gibi de değil.
Anne koyunun kaçacak hiç bir yeri yok.
Böylece, bizi kolumuzdan tutup sahneye çeken ressam; resme bakan bizlere de, kaçacak hiç bir yerimiz yok gibi hissettiriyor..
Etrafa üşüşen kargalar ölen koyuna saldırmak için; anne koyunun acısının bitmesini, yorgun düşmesini veya ufak savunmasız bir anını kolluyor adeta.
Schenck, burada aslında topluma sert bir gönderme yapıyor.
Sanatçı hayvan metaforunu kullanarak genel bir insan halini resmetmiş.
Bu eser zaman zaman; ağır olsa da, biraz taziye evleri hissini verir bana.
Bir insanın acısı, toplum tarafından da böylesine fırsatçı, bazen çıkarcı belki alçakça benzer tavırlarla izlenebilir..
Aslında hayvanlarla ne kadar da benzeriz, değil mi?