bir kitaptı okumuştum
hatırlıyorum, bir Fransız romanıydı,
kanlı devrimden önce miydi sonra mıydı
bir aşk bir aşkı anlatıyordu,
kalınca bir kitaptı,
belki beş yüz belki altı yüz sayfa aşk
anlatılır mıydı, ah şu Fransızlar
duygularını okyanusa zırhlılarla salan
romantik millet diyordum
diyordum ki
seni gördüm
kitabın her sayfası derinleşti
kapkaranlık bir kuyu oldu
kuyuya taş atsam
adını yankı yaptı sayfalar
yeni duygular uyandırdı
bende
düşüyordum ayağım kayıyordu gitgide
kuyunun üstünde
ip cambazı gibiydim düşmemek için çabalıyordum
ama ne çare
aslanın ağzına boynunu kaptıran ceylandan
ne farkım vardı
aşkına başkaldırarak.
kuyu aydınlandı sandım
gözlerin beliriyordu ara sıra bana ümitle bakan
gülüşün yankılanıyordu derinlerde
bana
umut zincirleri vuran
insanı en çok yoran da buydu,
bir gülümsemenin içine sığınmak
bir bakışın
içinde ışımak...
bir sözden binbir anlam çıkarmak
insanı
ve
insanın yarınlarını bu öldürüyordu
umutlara bağlı yaşamak...
kırmak gerek zincirleri kırmak
şu anı yaşayarak.