Koşmak istedim sana, deli gibi koşmak. Ama başaramadım. Sonra kaçıp kurtulmak istedim, onu da başaramadım. Yine olmadı. Başaramadım. Sevgiyi elime yüzüme bulaştırdım. Zaten neresinden tutarsam tutayım elimde kalıyor bütün sevgiler. Annem beni hiç sevmedi, ben de onu sevemedim bir türlü. Belki ondandır bu beceriksizliğim. Babamı sevdim ama onun da beni sevdiğinden çok emin değilim. Sonra çocukken çok güzel bir kıza aşık oldum. Fakat o benden nefret ediyordu. Çünkü kızın üzerine kusmuştum. O günden sonra bir daha hiç yüzüme bakmadı. Lisede de sevmek adına girişimlerim ve birtakım denemelerim oldu. Ama onlar da başarısızlıkla sonuçlandı. Sonra kimseye aşık olamadım, olduysam da hatırlamıyorum. Zaten hatırlamamın bir önemi yok. Nasıl olsa birazdan unutacak değil miyim?


Bir seni sevdiğimi unutamadım bir de annemin beni hiç sevmediğini. Ve olur da bir gün seni unutursam beni affet. Elimde olmayan sebeplerden, beni hiç sevmeyen insanlardan bana kalan bu mirasım, kahrolası hastalığım yüzünden...


Bu aralar fotoğraflarına bakarak seni unutmamaya çalışıyorum. Ama ilerleyen evrelerde fotoğraflar da işe yaramayacakmış. Mektuplar yazıyorum sana. Olur da bir gün beni hatırlamak istersin diye. Gerçi unutan bendim sen değildin. Birkaç tane de resim çizdim. Diğerlerinin yanına asarsın diye. Bilirsin resme hiç yeteneğim yoktur. Olsaydı zaten her gün senin resmini çizmek isterdim.


Şu an her karışını ezbere bildiğim o güzel yüzünü bir gün unutacağımı bilerek yaşamak, işte en çok yüreğimi acıtan bu. İnsan herkesi, tüm bildiklerini unutsa bile hayatında onu seven tek kişiyi unutmamalıydı. Bir ihanetti bu sevgiye.

Bana bu hayatta sevmeyi de sevilmeyi de


Yine yarıda kalmış bir mektup. Aynı mektup. Aynı cümleler. Açtığı 16. mektuptu bu. Diğer 15 mektupta yazanların aynısı yazıyordu bu mektupta da. Açmadığı diğer mektuplarda da yine aynı cümleler yazıyordu, buna emindi. Ama bir tanesi farklı olmalıydı, bir tanesinin devamı olmalıydı. Buna çok inanıyordu. Bu yüzden kutudaki diğer mektupları da açmaya devam etti. Artık ezbere okuyordu. 45. mektubu yine ezbere okudu ve tam elinden bırakmak üzereyken fark etti, bu mektubun devamı olduğunu.


Bana bu hayatta sevmeyi de sevilmeyi de sen öğrettin. Beni o kadar güzel sevdin ki sen, benim de seni sevesim geldi. Sen inandırdın beni, benim de birini sevebileceğime. Ama yapamadım affet. Seni hayatının sonuna kadar sevemedim. Varsın zihnim seni silsin, yüreğimden izini silemez bu hastalık.

Bu sıralar tütün kolonyasını başucumdan hiç eksik etmiyorum. Ne zaman koklasam seni hatırlatıyor bana. Her kokladığımda yeniden hatırlıyorum o günü. Bu kolonya sayesinde tanışmıştık seninle. İşte o yüzden bir seni bir tütün kolonyasını


Mektup yine yarıda kalmıştı. Yine yazarken unutmuştu ne yaptığını. Ama bu defa mektubun devamında neler yazdığını tahmin edebiliyordu. Yeni mektupları açmadan önce bu mektubu belki 50 belki de 100 kere okudu. Sonra kalktı bir tütün kolonyası aldı eline. Uykuya dalana kadar onu kokladı. Sabaha kadar rüyasında onunla olan eski anılarını tekrar yaşadı. Sabah olunca yine kaldığı yerden devam etti onsuz yaşamına, ondan geriye kalan kokuyla...