''Bütün hayvanlar eşittir, ama bazı hayvanlar daha eşittir.''
İngiliz ve Dünya Edebiyatı'nın önemli isimlerinden biri olan George Orwell'ın Hayvan Çiftliği eserine, eserde geçen bu sözlerle başlamak en doğrusu sanırım. Bu sözlerin ünü, belki de eserin de önüne geçmeyi başarmış olması, günümüzde insanların hâlâ eşitliğe ve adalete olan inancının zayıf olmasından kaynaklanıyor olması büyük bir ihtimaldir. Eseri bir çocuk romanı ya da bir fabl olarak da görebilmekle birlikte daha derin incelendiğinde -tabii bazıları çok açıktır- birçok derin anlam, sembol ve çıkarım yapılması hem kolay hem zor fikirler ortaya koymaktadır. Bir sosyalizm eleştirisi, işçi hakları, adaletsizlik, baskıcı rejim ve benzeri birçok kavramdan bahsetmek mümkündür. Eserin hâlâ günümüzde güncelliğini korumasının nedeni ise günümüzde hâlâ özgürlüğünü kazanamamış ya da kazandığını sanan birçok ülke, insan olmasıdır. Eşitlik, özgürlük ve adalet kavramlarının da biraz daha derinlemesine incelenmesi gerektiği ve asıl anlamlarının fark edilmesi gerektiğinden belki de Hayvan Çiftliği'ni bir kez daha okumamız gerekiyor.
Asıl adı Eric Arthur Blair olan George Orwell 25 Haziran 1903'te doğmuştur.
En ünlüleri ''Hayvan Çiftliği'' ve ''1984'' olmakla birlikte birçok kitaba ve makaleye imza atan yazar İspanya İç Savaşında bulunmaktan, Myanmar'da polislik yapmaya, İngiltere ve Fransa'da beş parasız sokaklarda dolaşmaktan, hayatının son yıllarında hastanelerde geçirmeye kadar birçok farklı, sefalet dolu ve az da olsa kitaplarıyla ün kazanmış bir yaşam sürmüştür ve 21 Ocak 1950 yılında hayata veda etmiştir.
''Önemli olan yaşamak değildir, başarmak hiç değildir. Önemli olan insan kalmayı bilmektir''
- George Orwell -
Hayvan Çiftliği eserini kabaca özetlemek gerekirse ilk başlarda Mr. Jones adından bir adama ait ''Beylik Çiftliği'' adında İngiltere'de bir çiftlikte geçtiğini söylememiz gerekir. Çiftlikte her hayvanın sözünü dinlediği Koca Reis adında bir domuzun insanların onları çok çalıştırdığından şikayet ederek bir gün mutlaka bir devrimin olacağını ve İngiltere'de bütün hayvanların özgür bir şekilde yaşayacağını diğer hayvanlara anlatmasıyla başlar. İnsanlar hayvanların kesinlikle düşmanıdır diyen Koca Reis çok geçmeden ölür. Onun ölmesiyle birlikte hayvanların başına Napoleon, Snowball ve Squealer geçer. Bu üç domuz da diğer hayvanlara göre daha zekidirler. Boxer ve Clover çiftlikte en ağır işleri yapan iki tane at, Moses sürekli hayvanların öldükten sonra gidecekleri bir Şeker Dağı'nın varlığından bahseden bir kuzgun, Muriel bir keçi ve Benjamin ise yaşlı ve aksi bir eşektir.
Hayvanların çok aç bırakılmaya başlanmasından sonra bir gün isyan başlar ve Mr. Jones ve adamları çiftlikten kovulur. Artık çiftlikte hakimiyet tamamen hayvanlara geçmiştir. Snowball adındaki domuz duvara bütün hayvanların bundan sonra uyması gereken 7 tane emiri yazar.
Bütün hayvanların eşit olduğunu, hayvanların içki içmeyip, yatakta yatmayacağını, iki ayaklı herkesin düşman ve dört ayaklı herkesin dost kabul edileceği gibi emirleri içerir. Hayvanlar eskisinden daha fazla çalışmaya başlamakla beraber artık kendileri için çalıştıklarından daha mutludurlar. Süt içmek ve elma yemek sadece domuzlara aittir gibi bir ayrıcalıkla başlayan bir nevi domuz üstünlüğü eserin sonunda çok daha büyük boyutlara gelecektir. İnsanların çiftliği geri almak için yaptığı saldırıyı savuran hayvanlar; Napoleon ve Snowball'un yel değirmeni yapma ya da yapmama konusundaki fikir ayrılığına bir oylama ile son vermek isterler. Oylamayı yel değirmeninin yapılması taraftarı olan Snowball'ın kazanacağını anlayan Napoleon kendi eğittiği köpekleri Snowball'a saldırtması ve Snowball'ın çiftlikten kaçmasıyla birlikte Napoleon çiftlikteki idarenin tek başına sahibi olur. Squealer en yakın yardımcısıdır ve harika bir hitabet yeteneği vardır. Bütün hayvanları konuşmasıyla ikna etmekte ustadır. Napoleon yel değirmeni inşasına başta karşı çıksa da Snowball gittikten sonra bu inşaatta hayvanları çalıştırmaya başlatmıştır. Her geçen gün daha fazla çalıştırdığı hayvanları Squealer'ın konuşmaları ve köpeklerinin gücüyle birlikte çiftlikte yavaştan ve yeniden bir baskıcı rejim oluşmaya başlar. Her geçen zamanda ilk başta konulan 7 emir bir şekilde değiştirilir ve domuzlar bütün hakları ellerine almaya ve diğer hayvanları daha çok çalıştırmaya devam eder. Eserin son sahnesinde ise artık bu domuzların insanlar gibi iki ayak üzerinde dolaştığı, kıyafetler giydiği, sigara ve alkol içtiği bir anda diğer hayvanların domuzları insanlardan ayırt edemediği görülür ve hayvanlar aslında Mr. Jones dönemindeki şartlardan bile daha kötü şartlar altında yaşamaya başlamışlardır.
Eseri genel hatlarıyla özetledikten sonra eserin eşsiz bir alegori olduğu söylenmesi gerekir. Eserdeki neredeyse bütün karakterler, olaylar ve yerler aslında George Orwell'ın yaşadığı ve öncesindeki dönemde gördüğü siyasi kişileri ve olayları temsil etmektedir. Eğlenceli bir çocuk romanından onu çıkarıp bir çok eleştirmene göre yazılmış en iyi bozulmuş sosyalizm, baskıcı rejim, insan ve işçi haklarının sömürülmesi gibi birçok olayın eleştirisidir. Basitçe bu alegorik karakterlerden ve sembollerden bahsetmek gerekirse;
Koca Reis: Lenin ve Karl Marx tasviri olarak kabul edilir. Doğru ve bozulmamış sosyalizmi anlatan ve hayvanları insanların baskısından ve zulmünden kurtulup bir devrimi gerçekleştirmeye sevk eder.
Snowball: Rus devriminin önde gelen isimlerinden, kızıl ordunun kurcularından, Lenin'in ardından Sovyetlerin ikinci adamı olan Lev Troçki'yi temsil eder.
Napoleon: Rusya'daki devrimden sonra bir diktatör olan ve baskıcı bir rejim getiren Stalin'i temsil eder.
Squealer: Konuşmalarıyla hayvanları kandıran Squealer ise dönemin Rus basınını temsil eder.
Boxer: Sürekli ezilen ve çalıştırılan işçi sınıfını temsil eder.
Moses: Moses adındaki kuzgun bir dinsel semboldür. Hayvanlara sürekli öldükten sonra onları bekleyen muhteşem bir yaşamın olduğuna inandırmaya çalışır.
Bunların haricinde Adolf Hitler'in, Mussolini'nin, Mayakovski'nin ve daha nicelerinin temsili ya da sembolize edilmiş hali eserin içerisinde saklıdır.
Yazıya başladığım sözlere geri dönmek ve eser üzerinden çıkarılabilinecek ve günümüzde hâlâ geçerliliğini koruyan sorunlar hakkında konuşup sözlerimi bitirmek istiyorum.
''Bütün hayvanlar eşittir, ama bazı hayvanlar daha eşittir."
Eser 70-80 yıl önce yazılmış olmasına rağmen güncelliğini hâlâ korumasındaki en önemli sebep; eserde bahsedilen problemlerin aslında hâlâ günümüzde devam etmesidir. Günümüz dünyasında birçok toplum, baskıcı bir rejimle yönetilmekte. Çoğu insan belki de doğduğundan beri böyle bir yapının içerisinde olduğu için özgür ve adil bir toplumda yaşamanın ne demek olduğunu dahi bilmiyor. George Orwell'ın bozulmuş ya da yanlış anlaşılmış bir sosyalizm, baskıcı rejim, halk ve işçi haklarının istismarı eleştirisi yaptığı eserin üzerinden bu kadar zaman geçmesine rağmen maalesef çoğu geri kalmış ve kendini özgür adlandıran ama aslında olmayan birçok ülkede bu sorunlar hâlâ görülmekte. İnsanlar istedikleri gibi özgür bir şekilde düşünüp, giyinip, gezemiyor. Baskıcı rejimlerin elindeki kırbaç insanların ensesinde. Çoğu insan aslında istediği yaşamı yaşayamıyor. Tabii ki bunu tetikleyen önemli faktörlerden biri de yaşadığımız toplumun bakış açısı ama toplumumuzun bakış açısının değiştirmek de sanırım en zor şeylerden biri. Eserde hayvanların düşüncesine karışıp onları hemen kendi istedikleri gibi yönlendiren ve her şeyi bir çırpıda unutturan bir Squaeler karakteri var ki bu karakterin medyayı temsil ettiğinden bahsetmiştik. Günümüzde de baskıcı ve diktatör rejimlerin en büyük silahı bu medya. Halkın da maalesef zayıf hafızası ve gerçek bilgiye ulaşmaya çalışmamasıyla birlikte rejimin elinde tuttuğu medya insanları kandırmaya devam ediyor. Boxer'ın yıllarca çalıştırılmasından sonra yaşlanınca kesilmeye gönderilmesi sanırım birçok toplumda hâlâ devam eden çok kötü ve ağır şartlarda karın tokluğuna çalıştırılan işçileri anlattığı çok açık. Hiçbir güvencesi olmadan yıllarca çalıştırılan ya da bu kişilerin çalışmak zorunda olduğu bu işlerin acaba daha güvenli hale gelmesi ya da daha iyi maaşlar almaları gerektiğinden hiç bahsediliyor mu? Aslından günümüzde de sıcaklığını koruyan ırkçılık konusundan da bahsetmemiz gerekiyor sanırım. Yine eserden yola çıkarsak Hayvan Çiftliğinde yaşayan kişilerin hepsi hayvan olmasına rağmen domuzlar haricinde kalan kişilere ikinci sınıf hayvan muamelesi yapılması sanırım aklımıza bir şeyler getiriyordur. Kendini batılı ve modern adlandıran birçok ülkede dahi yıllardır devam eden ırkçılık problemi ülkemizde çoğu zaman sadece siyah tenli insanlara yönelik yapıldığı sanılıyor ancak ırçılığın sadece siyah tenli insanlara yapıldığını düşünmek ve bizde böyle bir şey olmaz demek sanırım çok hayalci bir yaklaşım. Arap, zenci, çingene, kürt, kadın kısmı, kenar mahalleli ve bunun gibi birçok acımasız lakap maalesef halkımızın dilinde kullanılmakta ve bunları ırkçılık saymamakta. Ülkemizde ve birçok diğer ülkede ırkçılık 2022 yılında bile devam etmekte. Alt sınıftan ya da farklı milliyetten ve daha acısı kadınlara yapılan haksızlıklar, ayrımcılıklar da -ki kadın cinayetlerinin maalesef sadece dönem dönem bazı hüzünlü hikayelerle gündemimize geldiğini hatırlatmak isterim- ırkçılık olarak adlandırılmalıdır.
Son olarak eşitlik ve adalet kavramlarından bahsetmek istiyorum. Sanırım çoğumuz bu iki kelimeyi duyduğumuz zaman aynı anlama geldiği zannediyoruz fakat yanıldığımız noktalardan biri de bu. Sevdiğim sözlerden biridir: ''Eşit olmayanlara eşit davranmak en büyük eşitsizliktir''. Sanırım bu söz birçok şeyi açıklıyor. Eşit olmak demek adil olmak demek değildir ve eşit olmaktan önce adil olmamız gerekir. Umarım daha özgür, adil ve bazı hayvanların daha eşit olmadığı bir toplum yaratabiliriz.
Daha söylenmek ve haykırılmak istenen birçok söz olsa da sanırım bir şiirle belki de her şeyi özetleyebiliriz yani insanlığın bu halini.
Geçti içimizden biri koca denizi
Gide gide buldu bir yeni kara.
Bir sürü insan koştu ardından,
Orada büyük şehirler kurdular; alın teri ve akılla
Ama ekmek satılmadı eskisinden ucuza?
Bir makine icat etti içimizden biri,
Buhar çevirdi tekerleği onunla
Fabrikalar türedi ardından bir sürü
Başladı insanlar fabrikaları çalıştırmaya
Ama ekmek satılmadı eskisinden ucuza?
Düşündü taşındı içimizden bir çoğu
Güneş ekseninde dönmesi üstüne dünyanın.
Bir sürü insan kafa yordu
İnsan yüreği, evrenin yasaları üstüne
Havanın bileşimi,denizin balıkları üstüne kafa yordu bir sürü insan.
Bulundular önemli keşiflerde
Ama ekmek satılmadı eskisinden ucuza?
Tersine günden güne arttı şehirlerde yoksulluk
Yıllardır kimse bilmez kimse insanın hali nice
Sürünür yerlerde sizin gibi biri, siz yukarılarda uçtukça
Kalmamış hiçbir yanı insana benzeyen
Peki insan insana yardımcı değil mi
Ne gezer?
- Bertolt Brecth -