seçemiyorum yaşını
güzelliğini seçebiliyorum
ya okulu kırmış
ya işiyle ilişiğini kesmiş
kırıp dökmüş bir şeyleri çok belli
çıktı
geldi sabahın erken saati
adımları kaldırım taşlarına bata çıka döndü
dolaştı
kırmızı görse tozu dumana katacak bir
edayla
burnundan bırakarak dumanını içti
sigaraları
bekledi
bekledi
birden gülle gibi yanıma fırlattı sırtındaki
çantayı
hızlı adımlarla bata çıka
Bostancı Veli'nin yanından doğru
Barbaros'un kalabalığına karıştı
-yarın gelince haber ver demişti-
yarın dün oldu
bugün kayboldu
bozuldu zamanın ayracı
*
her günkü gibi sabırsız
beklemeye koyuldum zamanını
güneş tam tepeye kuruldu mu
cıvıl cıvıl
güneşle bir gelirler
işte
en sivri yerimde o sıcaklık
tatlı yakıcı
ve işte
her bir kapıdan ayrı ayrı
sanki geleceğin akıncıları
geldiler
en karanlık distopyalara inat
en güçlü ütopyacılar
gençler
çocuklar
hani yasladıkları sırt olmasa gövdelerimize
bilirim
biliriz çok geçmeden
bir iş makinesinin iman dolu hışmıyla
ayrılacak köklerden gövdeler
o yüzdendir
güneşle gelirler
güneş dönse de öyle kolay gitmezler
*
ütopyacılar
hâlâ buradalar
bir taraftan da başlıyor tutmaya köşe
başlarını
siyah beyaz
harbi
çatal yürek
ve fakat kızmasınlar ama biraz lümpen
semt delikanlıları
bir oğlan
hayatın bir yanına geç kalmış çok belli
yüklendi yanımda duran çantayı
omuzları çöktü
ağırdı
gitti Ressam Hamdi'ye sordu
bulamadı
başı önünde
bakışları yaşlı
dibe adım Barbaros'un telaşına karıştı
boğazkesen nafile
yine kesilmiş Boğaziçi
göğe karışmış kanı
puslu turuncu
Avrupa yakasındakilerin aksine
kirli suratlı ve hırçın
ama efendi ve cana yakın
Kadıköy martılarından Muku
doldurmuş göğsüne Boğaz rüzgârını
kanat çırpmaya ne hacet vaziyette
süzülüyorken
ben de dolaşımıyla aynı rüzgârın
her zamanki gibi sola doğru yatıp
kalkıyorken
ben pul pula
O ciyak kahkaha
sohbet ediyoruz
ben yalnızlıktan dem vuruyorum
O da hem simit zammından
hem müsilajdan
zoisttir Muku
ve hümanist
ve hatta
insanın hümanistinin aksine mesela
enflasyona takılalı beri martılar için
simit alışverişi
insanlara hiç kızmamıştır
meselenin sınıfsallığının farkındadır
gökdelenlerin ışıldak çatıları yerine
hep İstanbul Boğazı'nın sahipsiz tepesinde
eksik de etmeden selamı
Aşiyan'da Tevfik Fikret'e
Maçka sırtlarında Ringo'ya
Burgaz'da Sait Faik'e
ve ille de bir garip Orhan Veli'ye
hiç şüphesiz ilerici düşlerle
uçar
uçar
uçar
gagasının sivriliğindeki kızıla
kurban olduğum Muku
*
gecenin
gün doğumu an meselesi saatlerinde
buraları
şair ruhların
ve şair ruhluların uğrak mekanıdır
ansızın Nâzım
ağır ağır çıkar
hiç anlamadığım çimlere basmama
kuralına basarak
minik amfiteatra doğru
tam oturup şiire koyulacakken
usulca yanaşıp arkasından
koltuğunun altındaki günün gazetelerinden
birini uzatıp Ferhan
"bunu ser önce
soğuktur" der
her şeyin an meselesi olduğu
rizikosu yüksek hayatları
ve titrek ama nâürkek bakışlarıyla
yatırırlar en teatral meseleleri halk
sahnesinin ortasına
artık enfarktüs de sorun olamayacağından
olanca üstü şiddetiyle
ustalar
martılar
delikanlılar
ütopyacılar
maşuklar
aşıklar
ve ben
bir servi ağacı Abbasağa Parkı'nda
üstelik polis de bunun farkında
olsa ne
ne olmasa
bir tek sen
sen yoksun
ama sen varsın
ama sen
sen var ya sen...
Birkut Engüllü
2021-10-12T18:34:08+03:00Çok teşekkür ederim.
Birkut Engüllü
2021-10-12T17:50:44+03:00Teşekkür ederim.
Jean Valjean
2021-10-12T16:43:17+03:00Güzel şiir. Tebrik ederim.
Birkut Engüllü
2021-10-12T15:44:59+03:00Teşekkür ederim.