Hepsi birbirinin muadili yaz dizileri gibi geçen günlerdeyim. Kahvaltım tost ekmeği arasına birkaç dilim sucuk ve üçgen peynir. Patenti bana ait, tadının bok gibi oluşundan anlaşılır zaten bu. Aşçılığım şapkadan tavşan çıkarmaktan ziyade tavşanı şapkaya geri itmeye muktedir cinsten. Önümde 2 3 kutu kırmızı ve karşımda asılı ruhsatım. Hakkın, hukukun teslimi falan filan... Tören, akabinde verilen bir kağıt işte. Meslek onuru, saygınlığı, etik metik, kafa düzen tonla meslektaşımsı... Her şeyi düşünmek için gayet de geç kalınmış bir zaman. Hayrın içindeki şer, şişede cin, tabela partisinin öne çıkan iki satırlık unvana sahip başkanı, kıçımın kenarı dünya ve keyfe keder yoldaşlar. Yargının 3 sacayağından biri bile olmadığın bir gün daha. 20 küsur senenin özeti, puşta bağlanan bel. Sağlık olsunlarla uğurlanan bir ömür ve katran rengi kaçak çay. Devrimini devirdiğim gibi hakaretamiz bir tabir. Herkesin her boka vakıf olduğu arenada cehalet, en cesur gladyatör kılıcı. Hangi yavşağın kabusunu, hangi sadistin simülasyonunu yaşıyoruz bilmeden? Eyvallah edilen kısır döngüler. Ne çelişik bir tabir bu kısır döngü! Kısır ama sürekli ürüyor, girdap gibi içine çekiyor her defasında. Ardımda kalan 20'lik hezimet ve önüm, arkam, sağım, solum engerekler sobesi. Peşimde dolanan ne idiği belirsiz "ben devletim" diyen militanlar. Hasılı kelam buradayım, iki üç kırmızı, sarı, siyah şişe bittiği sürece yardırabilecek yeteneğim hala var evelallah. Daha nice puşta bel bağlamak dileğiyle, nice hasret hasılatlarına ve daha nice nicelerine. Benden de eyvallah size. Zira patenti kime ait bilmediğim ton balıklı salata olan menüm beni bekler. Vakit hiçbir karine ve olgu tanımadan takmadan, sahte papanızı "bilmem naaapmadan" ağız tadıyla konservelere gömülme vaktidir. Haydi selametle!