Dayanamıyorum bunca acıya,sıfıra çektiğin saçlarına.
Üşüyen ellerin göğsümde çakan bir şimşek gibi ortadan ikiye ayırıyor ruhumu.
Sonra bilmediğim binbir eziyete dayanan gözlerin, bir nehir gibi kıvrılsın içime istiyorum.
Köpük köpük sular,düşünceme basınca,
Kumlarımdaki ışıltılar sönüp gidiyor işte.
Benden birşey yap yanına,
başka bir yolunu bulamıyorum olmanın.
Senin kayıpların benim limanıma çakılı yelkenliler gibi öyle duruyor,güneşle kederli.
İçime sarıldıkça sarılıyor, sarıldıkça suyumu çıkarıyor sarmaşığım,
gözümdeki ışığım.
Sana yol alıp, sana varamayan paslı bir teneke gibi sesim.
Boşlukta eko yapıp kendime dönüyor yalnızlığım.
Senin yanında olmayınca iki kez yalnızım.
Bir harabeyi gösteren ellerin, normal saymasın bunları.Ben normal saymıyorum bunları.
Birşey yapamamak ilk zoruma gidiyor anlıyor musun?
Alıp sırtlansam, ceplerimden dökülüyor kumlarım, betonlarım.Taşıyamıyorum.
Sen, sen.
Bir sel gibi nasıl gözlerime bastın.
Güzelim, canım benim
Bir sel gibi gözlerime nasıl bastın.
Bir yolunu bulmalıyız içindeki enkazları kaldırmanın.
Güzelim, canım benim
Bir yolunu bulmalıyız içindeki enkazları kaldırmanın.
Bana çocukların ışıklı fotoğraflarını yolla,
bir kaç köpek ,kuş ve kedi .
Birde sen ol
ama saçların uzasın.
Atma içine çapa,
Daha ıslak toprakların.
İçime yuvarlanıyorum, yuvarlandıkça kimsenin bilmediği heyelanlar.Hatta seninde.
Seni üzen,
Tüm padişahlara küfür ediyorum.
İçinde açılan yarıkları fark ediyorum,
bir iki tohumum var mı diye ceplerimi kontrol ediyorum.
Seni bir yerden çiçeklendirmek amacım.
Ayaklar çıplak ve üşütüyor.
Ayaklar çıplak ve üşütüyor.
İçinden ruhu çekilmiş bir kaç göz gösterdin sen bana.
Bir iki sese değip durmanın ağırlığını
Sarılmanın dayanılmaz yükünü, hafiflemeyince hiçbir şey.
Bir kaç küçük ele değen ellerin, nasıl da fark edilemeyen bir travma olduğunun.
Güzelim, canım benim.
Bütün annelerin içinde olan merhametle dokunuyorum...
Sızlayan, sızlatan açık yaralarına.
Dikişim tutmaz.Korkuyorum.
Bir yolunu bulur muyuz diyorum?
İçindeki enkazları kaldırmanın.
Ne büyük bir yükle söylüyorum bunları biliyor musun?
Utancımı senden saklı ceketime arma diye takıyorum.
Öylece kurtardığın bir kitaptaki ayraç gibi kalıyorum.
Hatırlamanın pratiğini yaptıysam affet diyorum sana.
Senden af diliyorum.
Bir çamur gibi eğilip duran yerlerim, bir çömlek gibi senin içindeki suları taşımaya hazırlanıyor.
Ama çaresizim.
Sense bir çöl gibi inatçısın belki bu işte.
Sıcak ve yangınsın.
Yinede bekliyorum herkesin kaçtığı yağmurları yüzüme.
Tam yüzüme.
Güzelim, canım benim.
Neyim var benim?
Çocuklar bir kaç gündür misket oynuyorlar şuramda.
Kir ve pas içindeyim, yorgunum.
Ağlasam yetmez diye mi ağlayamıyorum?
Hem kendime hem sana üzülmenin verdiği yetkiye dayanarak
İçimi ateşe veriyorum.
Kimseler görüyor mudur gözlerin nasıl yorgun.
Ağlamaklı, mahsun ve masum.
Güzelim, canım benim.
Söyleyecek bir şeyin varsa hemen söyle.
Başka vaktimiz kalmaz diye korkuyorum.