Akşama doğru İstanbul’un sinesine çöken siste kaybetmiştin kendini. Bir tek kamerin alnına vuran ışığı vardı piyasada. Yağmurun bir yosmanın günahlarını aklamayacağını biliyordun ve artık aynalarda gördüğün kadın sen değildin. Papatyanın intikam hissi sinmişti saçının buklelerine.


Galiba hayat verdiklerini fazlasıyla alacak senden. Eğil gündüzün önünde ve dua et! Ebedi sandığın güzelliğin birkaç eski fotoğrafta hapis… Yüreğinin dermansızlığı, şakaklarındaki beyazlık teferruat. Yarınlar da en az geçmiş kadar uzak, ulaşamazsın! Şimdi boynuna dola sana bir bahar akşamı hediye ettiğim şarkımı. İçindeki karanlığınla dinle(n). Belki bir güz yaprağı düşer ellerine. Kim bilir, belki arınırsın....