Şafağın söküşünü görmek için

Bir çift kahverengi pencereden

Uykuyu utanılacak huylarımdan saydım

Nicedir sabaha varamayan karanlık şiirleri

Gayrı sabaha varabilsinler diye 

Tutup imgelerinden acı kırmızı sularla yıkadım


Sen ki bilirsin yılgıyı kederi ve sevinci

Gözlerinle kaçıp kaçıp gitmeyi uzaklara

Ayaklarınla kaçamadığın ama içinin gittiği 

o bize ne kadar yakın ne kadar uzak 

Uzun yalnızlıkların engebeli yollarına

Vurmadık mı nicedir bileğimizi fikrimizi

Yüreklerimizi çatlatan o betimsiz sevdalara

O sevda sebeptir ki

Bükemedi bizi hayat her ne kadar kırdıysa da


ağır mahkemelerde yüreğimiz şu sıra

Batarken gördüğümüz güneşi 

Doğarken ya göremezsek diye sabaha

O çayı soğuk sularla ya demleyemezsek 

Varamazsak sevginin yüreğimizde bıraktığı tada

Diyerek dönüp durmaktayız kaygının çemberinde 


Biliyorum bizi ne koşmak ne yorulmak usandırır

Çünkü erdikse bu yolda yegane sırra 

sevinçlerimiz ancak acıyı bölüşmekle çoğalacaktır

Buldum kendime duyduğum öfkeyi 

içimdeki yargıcın boynuna yaftaladım

Başka bir dünya mümkün, mümkün başka bir sevda dedim

Vuruşkan bir yaşamak türküsüyle sana

toprakla gark olmuş firavun, tanrılar ve tanrıçalar değil sana getirdiğim

Bu bize kök söktüren, can çektiren çağda

Biraz acı biraz sevinç, biraz kaygı ve kabul edersen yoldaşlık getirdim