Kendimle mutluyum ya, sahiden anladım bunu artık. Halihazırda var olan egomun ve kibrimin dışında da, cidden mutluyum olduğum kişiyle. Kendi çabamla elde etmediğim bazı şeyler var, bahşedilmiş diyebiliriz belki, en çok onlar sayesinde oluyor bu. Günlerimin, hayatımın 'tamamını' sahte hazlar peşinde koşarak geçirmediğim için mutluyum. Sürekli kendimi uyuşturmadığım için, çağımızda yaşayan herkes tarafından normal karşılanabilecek saçmalıklara teslim olmadığım, ayak uydurmak zorunda hissetmediğim için mutluyum. Fikir/düşünce/görüşlerimin kıymetini bildiğim için, onlara özenle yaklaşmayı, değerlendirmeyi, kurcalamayı bildiğim ya da en azından öğrenmeye çalıştığım için mutluyum. Yatmadan önce saatler boyunca susmayan kafamla mutluyum. Her yeni cümleden, hatta cümleye dahi gerek kalmadan herhangi bir kelime veya histen açılan yeni pencereler, kapılar için mutluyum. Oradan oraya sürüklendiğim, başka başka denizlerde yüzmeye çalıştığım için mutluyum. Eğer imkanım olursa neler yapabileceğimi fark etmek beni her zaman heyecanlandırıyor, zaman zaman çok üzse de. En azından görebilmek, tasavvur edebilmek bile içimde bir şeylerin hareketlenmesine sebep oluyor.
Şımarıklık yapmıyorum. Gerçekçi bir şekilde baktığımda gerçekten ihtiyacım olan 'imkanların' yetersizliğinden söz edebilirim. Çünkü bunlar sadece para, pul, ülke şartları falan değil. Çok başka şeyler var, sağlayamadığım zor koşullar. Hem benim, hem de belki başkaları için zor. İstediğim, hevesle beklediğim şeyler var. Muhtemelen hayatımın sonuna kadar gerçekleşmeyecek olan şeyler ama yine de istemeyi bırakamıyorum. Uyandığım her yeni günde daha fazla hevesle doluyorum. Belki bir gün, belki birileri, belki bir şekilde diye diye... Bu yalancı umut mu devam etmemi sağlıyor bilmiyorum. Ya da "acaba gerçekleşmesi için daha ne yapabilirim, nasıl anlatabilirim, nasıl olur" diye mi yaşıyorum. İnancım yine kendime mi acaba, yoksa algısı hepimizden uç birilerini mi bekliyorum, mucizelere mi inanıyorum... Bir şeyleri anlamakta güçlük çekiyorum. Şaka gibi geliyor, kurgu gibi. Bir simülasyonun içinde olsaydık dahi kimse bunları, bu kadarını hayal edemezdi. İnsanları çok hafife alıyoruz. Hepimiz ilginç yaratıklarız ama bu denli aptallık, nispeten aklı başında olan herkesi şoktan şoka sokacak bunca şey. Mantığın zerresini barındırmayan olaylar, ona verildiği için şükretmesi gereken nefesi yıllarca dehşete düşüren şeylere harcayanlar... İnsan ömrünü çöp etmekten hiç mi korkmaz ya, nasıl olur da böyle yaşanır ki? Aynaya bakıp güzel kıyafetler görmekten, telefonların ve içindekilerin kölesi olmaktan mı ibaret dünya?