Elinde bir isimli kalem. Ağzına benzer.

Gözleri, gördüğü hiçbir yüzde uzun kalmayarak, etrafı gezinir.

Her şeye bakar ve her şeyi yalnızca sezer.

"Herkes" bir bütündür. Bir kişi gibidir. Ve orada yoktur.

Muhtemelen değil: bunu biliyordur.


Salonun sol arka kısmındaki mavi gömlekli görevliye bakarak:

Kanatlarım yok, biliyorum

ve bu yükseklik neyin nesi, onu sorma

neyin fır döndüğü bu durgunluk

nasıl ateşinden ıslığım

sorma, sorarsan bilmeni isterim

acımam yeminime bocalarım büyüyüp

bundanlarım şundanlarım

şöylelerim de böylelerim de var

sorarsan anlatırım virgül

bilirsen ve anlamazsan gitmeni isterim nokta

anlamamayı bir şekilde geciktir


duyma olmayanı ve gösterme

ben ilk anlamda kalamıyorum

sivri şeylere çok uzun bakamıyorum

endişeye soyununca kirleniyorum fena

aranızdayım gömleğini çok geç giyiniyorum

sinince inine varlığın

ince, düzeysiz, bulutlu varlığın

yani korkulu, anlamından caymış varlığın

tırnağıma takılınca şüpheli, yaşlı çivisi

kendime anda kalmamayı öneriyorum

çünkü beni bazı orada kalışlar mahvetti

orada kalmayı bir şekilde geciktir


Salonun orta sıralarında uyuyan bebeğe bakarak:

İkiden fazla gözüm yok biliyorum

ve bu görmeler neyin nesi, onu sorma

işte yeşilin canlı, işte yeşilin ölgün

tonları ırmak tonları gürül şıkır

toprağı çekiyorum, hey, benimle gelsin

yaprağı çekiyorum benimle

durgun suyun görüntüsü benimle

gelsin de söylensin: yalnız değilim


şehirliyim ışıkların ezberiyim

çok hızlı olmam gerekti oldum

çok gizli kalmam gerekti kaldım

buraya benzediysem benzedim, hey, evet

gelin ben burdayım, lan falan diyorum evet

siz benim saklandığım renkleri bilmiyorsunuz


çok hızlı gördüm bir gün öğlendi

sonra çok daha hızlıydı ve geceydi

içinden çıktığım ölüme benzer bir şeydi

ve ben bir sır elde ettim bundan

aklımı satın aldı gizi

bundan ne elde etti, hiç bilmiyorum, sorma

ve fakat biliyorum ama biliyorum sürüyle

bildiğimi bilerek sadeleştirmiyorum bazı

beni bazen hızlı okuyun çünkü

istiyorum ki, söylenmesin

yalnız değilsem gösterilsin bu bana

anılaşan güzelden

ve iyi vaatli kötüden bıktım

bıktım, tahammülsüzlüğü bir şekilde geciktir


Salonu aydınlatan nesnelere bakarak:

Aradığım hiç ses yok, biliyorum

ve bu dinleyiş neyin nesi, onu sorma

ne geceli kuşun çığlığından anladığımı

ne cansızların sesiyle çocuklaştığımı

ne dünlere şarkılara sakladığımı

baktım sesli kimselere, hey!

sabahı danslı günün akşamında

ağladığımı teknelere susarken geçen

tabelalara şakalar yaptığımı

sırayı bozduğunda tutup çektiğimi birini

yumruklarıma kavgalar aradığımı

bildim ve sustum gerçeğini, neydi ki bunlar

dünya üzgündü için ona süslü bakmadım

sesimde anlamım yoktu

gerçeği böyle buldum, anladım, evlere döndüm

çektim ağrısını üstüme, yıllara benzer, uyudum

uyandım, uyandıkça düşsüz günlere döndüm

uykuyu sevmemeyi bir şekilde geciktir


Orada olmayan bir şeyin varlığına bakarak:

Ve uydum, istemesem öğrenmem imkanına rüyalı

yalan sevmemeye şarkılı döndüm

şunlar bunlar hep adını verdiğim dipler

az önce düştüm de biraz gülüşüm, hehe

o top niye oraya gitmedi duruşum

hızla tersine benzeyebilenim, ruhum

karnımı ağrıtan uykusuzluğu suyun

benim mi

neyin nesi eksikse yüzüme benziyor

benim mi

rüyalarım var, hayır anlatmıyorum bunu

yaramı gizlemeyince görüntüsü eve benziyor

hiçbir kapının ardı: işte, burası! hissettirmiyor

sancının tasviri bu rüya değil

rüya değil dünya bana böyle sorular sorma

cevaplar istemeyi bir şekilde geciktir


En ön sıradaki alımlı, çıplak kadına bakarak:

Korktuğumu biliyorum,

ya bu ıslığım neyin nesi, onu sorma

ben o yalnızlığı karanlıktan öğrendim

sorma çıplaktım, ağaçlara benziyordum

dünyayı soluyordum

dünyamı soluyordum

bir gül değildim evet, ve soluyordum

yaşamak bana hiç böyle söylenmemişti

yanlış söylenmeyi bir şekilde geciktir


sonralar yandım, önceler yendim

tanımlar gördüğümü

öğretmiyor

tasvirler bildiğime benzemiyordu

zamanlar aldım, yerine tenden renkler kurdum

seçtim neyi bileceksem, kendim, ben ve çok geçtim

ya ben hep çok geçtim onlara

erken erken sesler arasında, hey!

bir gecikeni saklıyordum dümdüz

içimde yaşamın sırrına yakın şeyler

istesem bir taksiye bile binemiyordum

daha dün geceydi bunlar

dünü hatırlamayı bir şekilde geciktir.


Kalemini diz hizasından ayaklarına bırakarak:

güller daha az kokuyor için mi ne

birazdan

bir şiir para demek zorunda kalacaktır


evet virgül

paradan nefret ediyorum nokta


çünkü yokluğunda güvende hissedemediğim tek şey, o:

işte, yarattığımız, anda kalabilme tanrımız:

onu uzaktan tanıyorum


işte bana sorma öyle, bilmiyorum

aklı uzakta ve nasılsın gülen

herkese yalanlar söylüyorum

seni, onu, şunu, ötekinin bulduğunu

kaybın aradığını veya geciktirdiğini suyun

kitabın dönüştüğünü, şarkının unutturduğunu

benzer benzer şeylerin çığ oluşturduğunu ve

çatlattığını ikiye, ortadan, hayatını hepinizin

anlıyorum sizi, hey!

binaları ve binadakiler içini

olmadığım odalar içini

bir kere hatırlasam yeter

gayret etmeyerek bile

herkesi, her şeyden anlıyorum

bununla doluyum, bununla korkunçlaşıyorum

korkunun engellediğini bir şekilde geciktir.


En arka sıradaki tek boş koltuğa bakarak:

Başkası hırkanı çıkarmadan

sorular sorma bana

dostluğum iyidir ve

yabancılığıma kefil değilim

benden yabancılık istemeyi bir şekilde geciktir.