İnsanoğlu bazen bildiği, gördüğü ancak ilerlemek zorunda olduğu bir çıkmaza yürümek zorunda kalır.
Yolun sonunda çıkmaz olduğunu bilir sadece, orada neler olacağını değil.
Sonra kendine bile yabancılaşmasına sebep olacak çıkış yolları arar, dener, eylem bir kara fırtına olur; söker yerinden birkaç çiçeği, kimse anlamaz da birkaç çiçeğin öldüğünü. O birkaç çiçek bilir başına ne geldiğini, o birkaç çiçek bilir fırtınanın şiddetini.
Herkes fırtınadan sonra nefes alır da o birkaç çiçek bilir, can çekişirken kopan rengârenk yapraklarının kimse görmeden, kimse fark etmeden savrulduğunu. Ve çiçek yaşar, hâlâ eksik yapraklarını yâd ederek...