bu kaplumbağanın örsümüş kabuğu

fazla sinirden çatırdamış

bu kaplumbağanın ıslanmış kabuğu, denizin gözyaşlarıyla

kaplumbağa yüzememiş denizde

gerçi deniz de yüzememiş denizde

hatta ben de yüzememişim denizde


*

bu kaplumbağanın bir müzik çaları varmış. tüm gün gökyüzünün şarkısını dinlermiş. pek sevmezmiş gökyüzünü, hele ki o renk değiştiren bulutlarını.


kartallar izlermiş kaplumbağayı ve dedikodusunu taşırlarmış dağların yükseklerine. tüm balıklar bakarlarmış kaplumbağaya, ağızlarından baloncuklar çıkarmış. yanlış anlaşılmasın, önce bakmak ve sonra baloncuklar. küçük böcekler olurmuş kaplumbağanın ayaklarında, kaplumbağa sürekli gülümsermiş onlara.


*

en son, kırılmış kabuğu kaplumbağanın

zincirlerle kırılmış, bakışlarla kırılmış,

denizlerin üstünde bulutların altında,

balıkların altında kartalların üstünde

dolaşmış kırık kabuk parçaları.

ne acı, ne yeşil, ne ufak ve yirmisine henüz ulaşamamış kabuksuz ölmüş kaplumbağa