Çanakkale’de, oldukça yoksul bir ailede doğan Ayhan, yaşadığı maddi sıkıntıların yanında birçok sağlık sıkıntısı da yaşamıştır. Şairin, yazar/şair arkadaşlarının yanında deyim yerindeyse “sığıntı” olarak yaşadığı zamanları bile olmuştur. Huzurevlerinde, düşkünlerevinde kalmış, yine burada vefat etmiştir. Yaşadığı sıkıntılardan olacak ki yazın çevresi tarafından “hırçın, huysuz şair” olarak anılır. Ece Ayhan’ın İkinci Yeni’deki önemi adına sözlük hazırlanacak kadar özgün bir şiir dili oluşturmasından gelir kanaatimce. Yepyeni bir söz diziminin kurulmasına ve şiirin kelime dünyasının genişletilmesine katkıda bulunmuştur. Doğan Hızlan onun için “Sözlükteki bir anlamıyla sözcüğe az rastlanır Ece’de.” der. Dikbaşlı bir şiir anlayışı vardır: Başından beri yaslandığı ilkelerden taviz vermez, kendinden önceki şiirlerin birtakım verileri üzerine yeni bir şiir geliştirir. Herkesin kendine göre bir üslup yarattığı İkinci Yeni’de onun kadar standart dili bozan ikinci bir şair yoktur. İkinci Yeni hareketinin adeta savunucusu konumundadır. Şiirlerinin Türk şiirine radikal söylemleri getirdiğini ve farklı seslerin yenilikçi duruşlarını sergilediğini düşünür. Şiirde yapmak istediği asıl şeyi yapar ve zihinlerde uyanan birinci anlamların ötesine geçer. Bu yönüyle onun kadar kapalı, çağrışımlı ve karanlık yazan şair yoktur. Değişik biçim denemelerine de girmiştir eserlerinde. Onun kadar farklı biçim formlarını deneyen şair azdır.  

“Bakışsız Bir Kedi Kara” ve “Ortodokslular” şiir kitaplarında, düzyazı-şiire yönelir. 

“Devlet ve Tabiat” ve “Zambaklı Padişah” şiir kitaplarında düzyazı-şiir ve dize kuruluşlu şiirler. 

“Çok Eski Adıyladır” ve “Son Şiirler” adlı şiir kitaplarında ise düzyazı formunu kullandığı şiirler yazmıştır. 

Doğan Hızlan’a göre türlerin karışımı en başarılı örneklerini Ece Ayhan’ın şiirlerinde bulur. Yine Hızlan, Ece Ayhan için ‘mozaik çalışması’ gibi şiir yazıyor der. 

Yukarıda Ece Ayhan’ın İkinci Yeni içerisindeki yerini ve yerinin ne kadar kuvvetli olduğunu anlatmaya çalıştık. Şimdi sıra şiirini hangi bağlamlarda kurduğunu açıklamaya, poetikasını anlatmaya geldi. 

-İlk şiirleri daha anlaşılırdır. 

-Şiirinde çatışmalara fazlasıyla yer verir: İyi-kötü, halk iktidar. “İktidar karşıtlığı” şiir anlayışının temelini oluşturur. 

-Şiirlerinde tarihi sorgulayarak bize kapsamlı bir tarihsel perspektif verir. 

-İçinde bulunduğu İkinci Yeni hareketini; Sivil Şiir, Atonal Şiir ve Parasız Yatılılar olarak adlandırır. 

-Doğan Hızlan’a göre İkinci Yeni ile başlayan “Dilde Deformasyon” Ece’nin şiirlerini salt yapaylıktan kurtarmıştır. Yine Doğan Hızlan’a göre Ece’nin şiiri bireyselle toplumsalın kesiştiği yerdedir. O, unutulmuşların, hakkı yenmişlerin, kıyıda köşede kalmış duyguların ve kişilerin şiirini yazar. 

-Ece Ayhan şiirlerinde okuru önemsemez. Şiir okumanın kültür birikimi gerektirdiğine inanır. 

-Şiirlerinde tek başına anlamlandırılamayan fakat kitabın bütününe bakıldığında yorum yapabileceğimiz motiflere yer verir. 

-Sık işlediği temalar şöyle sıralanabilir: tarihsel-toplumsal değişme, çocuk-eğitim, karamsarlık-mutsuzluk, yalnızlık-korku, hayat kadınları-cinsellik.  

-Sanatçı, uzak çağrışımlı kelimelerle ördüğü masalsı bir atmosferde yazar şiirlerini. Zengin anlam katmanları vardır onun üslubunun. 

-Şiirlerinde olumlu ya da olumsuz her türlü yasak ve sınırlandırmaya karşıdır.  

-Ece Ayhan şiirlerine gelen eleştirileri önemsemez, bu da yine onun şiir okumanın birikim gerektirdiğine dair olan söylemine bağlanabilir. 

-İkinci Yeni’yi kent insanının şiiri olarak niteler. Bu da onun sadece belli bir kesim için şiir yazdığına yorulabilir. 

-Şiirlerinde eğitim sistemini bir bütün olarak ele alır ve eleştirir. Toplumun kalkınmasını çocukların eğitiminde görmektedir. 

-Yukarıda Ece Ayhan’ın zor bir hayat yaşadığından bahsetmiştik. Bu sebeptendir ki şiirine hâkim olan duygu karamsarlık ve mutsuzluktur. Onun mutsuzluğunun bir yanı dışarıyla da ilgilidir. O kendisine uçsuz bucaksız kötülük dayanışması yapıldığına (?) inanır. 

-Hayat kadınlarının çaresizliklerini ve onlara yapılan kötü muameleleri sosyal bir yara olarak şiirine cesurca taşır. 

-İroni şiirlerinde anlatım yolu olmaktan çıkıp şiirlerinin başlıca teması haline gelir. 

-İroniyi şiirinde işlemeyi sevmesinden dolayı toplum hayatında öne çıkan birçok önemli kişileri birtakım özelliklerine gönderme yaparak ele alır. Büyük şairler olarak gördüğü Fazıl Hüsnü Dağlarca, Tevfik Fikret, Yahya Kemal’i bile hicveder. Ama şairlikleriyle ama başka şeyleriyle. 

-Doğal dilin sınırlarını zorlamış, “İşte bu Ece Ayhan şiiridir!” diyebileceğimiz bir şiir dili oluşturmuştur. Yeni ve şaşırtıcı imgeler kurmak önemli üslup özelliklerinden biri haline gelmiştir. 

-Fransız sembolist Rimbaud’tan etkilenir. Ahmet Soysal’la yaptığı bir söyleşisinde “Bakışsız Bir Kedi Kara’da Rimbaud’nun etkisinde kalmışım denebilir istenirse. Illiminations’u okuduktan sonra yazmışım.” der. Aynı zamanda Fransız gerçeküstücülerden de etkilenir: Lautreamont, Apollinaire... 

-Sanatı bir bütün olarak tüm dallarıyla bir arada görür; müziğin, resmin, sinemanın ve şiirin birbirini etkilediğini düşünür. Bundan dolayı olabilir ki şiirlerinde renkleri işlevsel olarak kullanır. 

Sarı: Her türlü iktidarı, gücü, avantajlı grupları betimlerken kullanır. “Zambaklı Padişah” adlı şiirinde “Sarışın Osmanlı tarihçileri.” der. 

Kırmızı: Toplumdaki dezavantajlı grupları betimlerken kullanır. 

Pembe: İktidar ile ilişkilendirilebilir. “Anka” şiirinde “Pembe konağı bir yağmur alır, tüm iktidar ayaktadır. Kim yazmıştır?” der. 

Mavi rengini ise genelde soyut duygularını anlatmakta kullanır: sitem, kayıp, feda etme, avuntu vs. 

-Sanrılar, kabuslar dünyası onun şiirinde gerçek bir dünyaya dönüşür.