Sevgili boşluğum, içimde kopan fırtınaların çığlığını sessizleştiriyorum günlerin sonuna. 

Kendimi bir boşluktan çıkarıp başka bir boşluğa yerleştiriyorum ve darmadağınıklığımı, sakinliğimle toplamaya çalışıyorum.

Birkaç kez konuşmak geçiyor aklımdan ama sonra vazgeçip öylece bu boşluğu izlemek istiyorum pencerelerin önünde... 

Beni uzaklara götürecek, anıları hafızama getirecek bir bakışla bakınıp bekliyorum pencerelerde. 

Ayrılığın sürdüğü zamanları yaşarken kalbimle, acının gözyaşlarını akıtıyorum sana. 

Geriye kalan tüm gerçeğe sahipmişsin gibi dinlerken seni, yerini dolduramıyorum içimde kalabalıklaşan eksiklerin. 

Bakışlarımı bazen kaçırırken bazense susmaya yemin etmiş bir ölünün yüzünü andırıyorum. Dışarıya baktıkça içimde ufalan taşları hatırlıyorum. Bahçenin dağınıklığına takılıyorum ve kışın ölüme dönüşen dökülüşüne. Ancak yaprağa ve ağaca duyduğum kaygının bir bahara ulaşmasını ne çok istiyorum. Ne kadar çok istiyorum durgun ve yerinde çürümeye başlayan suların yön bulup akışını izlemeyi...

Kendimle, insanlarla ve dünyayla olan yabancılığıma karşı güvenli bir yer olan yanlızlığımı, gittikçe kendi kendine konuşan monologlarla hafifletiyorum. Kendimi de anın gerçekliğinden soyutlayıp ölümün zamanına hazırlıyorum...


Durgunluğum devam ederken pencerelerin önünde, hayatın akıp gittiği bu sokakta yoksulluğu yüzüme çarpıyor görüntülerin. Sokağın da "kader" olduğunu anlatıyor bana küçük ve yoksul evler. "Eskiden fakirdik ama hayat güzeldi" fotoğraflarının dolaştığı medyalar aklıma gelince konforlu güzellemelerin cümleleri, "geçinemeyen" hikayelerin asıl gerçeğini örtemiyor bu sokakta. Ve herşeye rağmen devam etmenin mecburiyeti geçerli burada. Bir şeye alışmanın kurallarıyla dolu sokak. Ben de burada öğreniyorum en çok, bir sokakla başka bir sokağın arasındaki hayat uçurumunu...

Toplumsal gerçeği deştiğine göre beni artık biraz da kendi içimin yaralarına götürüyor bu pencerelerdeki bekleyişim. 

Boşluğa geliyorum sonra. "Sevgili boşluğum, sana geldim" diyorum ve başlıyorum anlatmaya bakışlarımla. Seni ki hiçbir zaman dolduramıyorum. Seni yaşamakla, seni anlamakla geçen zamanlar bir kördüğüm oldu şimdi. Seni dolduramadıkça hissizliğim artmaya başlıyor. Duygularımın acısı ve sancıları varoluşsal bir çaresizliği aşıp, başka bedenlere ve ağrılara dönüşmeye başlıyor. 

Durmaya yelteniyorum bazen. Korku ve telaşla bakışlarımı sabitlerken bu pencerelerde, çocukların sesleriyle dağılıyor bir süreliğine iç kanamalarım. Öyle derinden bir ah çekmeye başlıyorum sonra. Tam da o anlarda aklıma "Ah, kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya." diyen Gülten ablanın dizeleri fısıldıyor bana. "Ah diyorum. Bu hüznüm, bu boşluğum belki de durup ince şeyleri anlamaya çalışmak yüzünden." Susuyorum ve yeniden bir girdabın içine düşüyorum. Dibe ulaşmak mı yoksa dipten uzaklaşmak mı isteğim bilemiyorum artık. 

Bendeki korkuyu çoğaltan günler, haftalara ve aylara yayılıyor. Bir de hiçbir zaman baş edemediğim bir özlemin atlatamadığım zamansızlığı kalıyor bende. 

Ne kadar geleceğe götürsem de aklımı ve kalbimi, bir adım tökezleyip tekrar geçmişe dönüp bakıyorum oradan kendime...

Sevgili boşluğum, ne çok bakışım var bu pencerelerden dışarıya ve kendi içime doğru. Hepsi de birer kendini ifade edememişliğin birikmişliği. Yolun yarısına yaklaşan ömrümü burada düşünmeye alıyorum uzun uzun. 

Dünyanın çok feci bir yer olduğuna karar verince, bu pencerelerin önünde ağlamaya başlıyorum nedense. Bazen ellerimde bir şiir, söz bazen de öylesine bir kitapla konuşuyorum dışarıya. Gerçekle, kurguyu en çok ta burada karıştırıyorum mesela. Bana içeriden seslenen sesle, dışarıda kulağıma uğuldayan sesin karmaşıklığı arasında kalıyorum hep. O an yeniden susmak istiyorum. Bazen de bilerek ve isteyerek kimseyi dinlemek istemiyorum...

Sevgili boşluğum, şimdi sen kalbime de ki "Alışmalısın ve devam etmeyi öğrenmelisin."

Yoksa beni artık hiçbir şekilde hissetmiyorum. Soluğumu tutup bu pencerelerin önünde seni de dolduramayacağım, kapatmayacağım bir yara izi olarak taşıyorum. Derinleştiriyorum içimde...

Benimlesin sevgili boşluğum, sana alışmaya çalışıyorum tüm mevsimler yaşanırken, geçerken bu pencerelerin önünde...

Alışacağım...