Yıl olmuş Serap. İlk zamanlar görgüsüzlüğümden arka arkaya büyük bir iştahla sana seslenmiştim ama bir yıl olmuş, sana haber verme endişesi olmadan yaşamışım her şeyi. Öncesi kadar romantik olamazsam özür dilerim ama sana anlatacağım çok şey var daha.
Sen beni pek tanımazsın biliyorum ama senden başka kimsem yok diye gelip seninle dertleşiyorum. Bak, ben bütün ömrümü savaşmaya çalışarak geçirdim. Okumayı sökemediğim yaşta bilinçsiz de olsa evde kız kardeşim için babama kedi yavrusundan hallice sesimi yükseltip de tokat yediğimde başladı kavgam, biterse de ne zaman biter inan bilmiyorum. Diğer her çocuk gibi ben de eşek gibi büyüdüm. Top oynadım, aç kaldım, dayak yedim, bazen kaçtım, sesim çatallaştı, okul çantamın sapına kocaman harflerle Metallica yazdım, saçımı uzattım, dolabımın kapak içlerine şiirler yazdım, sigaraya başladım, komşunun oğlu arabesk dinliyor diye dalga geçtim, evde kapıları çarptım, yağmurda ayağımda converse ile sallana sallana yürüdüm, kör topal mezun oldum, yamuk basa basa ömrümün şimdiye kadar olan bölümlerini ikişer yıldızla ve ipucu almadan geçtim ama inan bana hep tek bir derdim vardı: onurlu yaşayıp ölmek. Sana bahsettiğim tüm bu evrelerde insanların aklında sivrilip sarf edebildiğim birkaç cümleyle kaldım. Farkında olmadan kendime öfkeli bir sorumluluk yükledim ve hakkı yenilenin hakkını savunmazsam gece yattığım yatak bana mezar olmaya başladı. Çabaladım, dinledim, anlattım, bağırdım, sesim kısıldı ve sonunda hep hevesim kırıldı. Ben anlattıkça insanlar hassassın, dediler üzülürsün, abartma bu kadar, dünyayı sen mi kurtaracaksın dediler.
Aradan kaç zaman geçti, yeni tanıştığım bir arkadaşım ilk defa babasına karşı çıkıp kendi benliğine sahip çıktı. Genelde ufacık, onun özelinde resmen devrimdi yaptığı. Sonra benden güç aldığını söyledi Serap, inanabiliyor musun? Benimle vakit geçirirken artık onu baskı altında tutan bazı şeyleri sorgulama dürtüsüyle tanışmış, daha önce karşısında gördüklerine artık daha yüksek sesle bağırıyormuş ve bunlar için bana teşekkür etti. Ben hayatımda böyle içten, küçük çocuk gibi sevinmedim Serap. Şimdi aklıma gelince yine heyecanlandım kusuruma bakma, sanki dünyaya tur attırmışım gibi bahsedeceğim biraz. O gece sabaha kadar uyuyamadım, kanım daha hızlı aktı sanki, yani biyoloji bilmem ben ama cahil halimle bana öyle geldi anla işte. Bunca çaba, bunca haykırış öyle boş yere değilmiş dedim. Abarttığımı, fazla hassas davrandığımı, zorladığımı düşünenler işte dedim, haksız çıktı hepsi. Yetersiz değilim, eksik değilim, dişlilerin arasında pürüzsüz bozuk para değilim ki boşa döneyim. Benim de sesim bir yerlerde yankılanıyor, benim de mücadelem birilerinin gözlerini dolduruyor. İçime su serpildi.
Yaklaşan bahar havasından mıdır, benim şuursuz romantikliğimden midir bilmiyorum ama bu ara nereye baksam umudu görüyorum be Serap. Dikkatli baksan sen de görürsün. Bazı sabahlara insan karamsarlıktan geberip gidecek gibi uyanıyor ama bu sefer hissediyorum biliyor musun? Değişimi, umudu, tünelin ucunda ışığı cayır cayır hissediyorum. İçim kıpır kıpır, yanıyorum. Yani alınma ama seni ilk görüp güzelliğinden büyülendiğimde bu kadar heyecanlanmamıştım. Bu sefer midemdeki kelebekler birlik olup kazanacaklar, eminim. Yanılır, haksız çıkarsam da tükür yüzüme ya da geçir halka küpelerinden birini boynuma da as beni eşine dostuna ibret olayım diye. Güven bana Serap, biz bu omurgalarımızı dik tutma telaşımızın haklı karşılığına kavuşacağız er geç. Büyük bir iç huzurla değdi, diyeceğiz, her şeye değdi. Eskiden gör beni, duy beni diye yalvarırdım ama bu sefer derdim çok başka. Görmek istemezsen beni bana bakma, sesimi duymak istemezsen kapat kulaklarını ama bana inan bu sefer Serap. İnan bana, boşuna değil bunca kavgamız.