Düşünün bozuk bir karanlığı. Tüplü bir televizyonun sinyal çekmediğinde ekrana gelen siyah beyaz karıncalanmayı hayal edin. İşte o, bozuk bir karanlık. Ben her gözlerimi kapattığımda hayal kurmaya çalıştığımda gördüğüm şey tam olarak bu. Kaybettiğim her şeyden sonra o acı dolu özlemi hissetmeyi, açıkçası ben "hissetmeyi" unuttum tamamen. Üzgün olmayı, mutlu olmayı, acı dolu özlemi, küçük bir çocuk gibi içten kahkaha atmayı... Artık nasıl bir duygu olduğunu bilememek... Bu duyguyu bozuk bir karanlık olarak adlandırıyorum. İnsanların yüzündeki vahşeti saflığıyla görebilmek beni bile artık vahşileştiriyor. Her bakışları, her adım atışları, hareketleri, gülüşleri dahi beni sinirlendirme yetiyor. Neden? Neden böyle her an yanardağın patlaması gibi ya da kocaman bir bas hoparlör yutmuş gibi hissediyorum...