Bir gün içerisinde pek çoğumuzun defalarca kez tekrarladığı bir kelime: Bismillah. Peki anlamını tam olarak biliyor muyuz? Allah'ın ismiyle? O kadar basit değil. Hadi başlayalım... Bismillah.


Bence inancımız ne olursa olsun hayatta dediğimiz her şeyi bilerek ve anlayarak dememiz gerekiyor. Özellikle de teist arkadaşların her gün dediği cümlelerin altındaki anlamları bizzat araştırması ve merak etmesi gerekiyor bence. Bu yüzden Bismillah'ı kelimelerine ayırdığımızda "Bi+ism+Allah" ile karşılaşıyoruz. Uzaktan bakan bir insan için bu "Allah'ın ismiyle" olarak görünse de olay tam olarak öyle değil.


"İsm" kelimesinin kökeni "wasm" kelimesinden geliyor ve "wasm" da Arapçada bir şeyi kendine özel kılmak, onu mühürlemek, özelleştirmek anlamlarına geliyor. Yani aslında siz bir olayın ya da bir eylemin başlangıcında Bismillah derseniz o eylemde Allah'ın adını anarak o eylemi O'nun adıyla birlikte kendinize özel kılmış oluyorsunuz bir nevi. Bismillah da Allah ile mühürlenmek, O'nun boyası ile boyanmak demektir işte:


“Allah'ın boyası ile boyanandan daha ahsen (daha güzel) olan kim vardır? Ve biz, O'na kul olanlarız.”  

[Bakara Suresi, 138. ayet]


Bombastik bir yönden daha bahsedelim. Bismillah bir yüklem içermez. Allah'ın ismiyle... Ee, devamı nerede peki bunun? diyecek olabilirsiniz. Neyse ki magazin programlarındaki "Az sonra" gibi bir tuzak yoktur burada. Bu cümleyi tamamlamak size ve eylemlerinize aittir. İşte tam da bu yüzden Bismillah yarım bir kelimedir, tamamlaması tamamen insanın elindedir. İnsan yüklemleriyle ve eylemleriyle Bismillahlarının yanını doldurarak başladığı işleri tamamlamaya çalışır. Bu yüzden inançlı bir teist arkadaşın Bismillah demeden başladığı her iş manen yarım kalır da denebilir.


Dedik ya, bu hayatta inancınız ve görüşleriniz ne olursa olsun, Yusuf Atılgan gibi her kelimenin ve her cümlenin üstünde durmayı bilmelisiniz. Her kelimeyi bilinçle söylemelisiniz. Her gün okuduğunuz Fatiha Suresi'nin içinde "İyyake nabudü ve iyyake nesta'in" derken bile İslam'daki ihtiyari ve ızdırari kader inancının harmanlandığını hissetmelisiniz. Çünkü "Sadece senden yardım dilemek" de hem bir insan iradesine hem de bir dış yardıma muhtaçtır. Aynı Bismillah dedikten sonra yaptığınız eylemlere psikolojik olarak daha hazırlıklı olmanız gibi.


Olayın çok daha bombastik yönü ise, Bismillah'a gelen Rahman ve Rahim isimlerinin Allah'ın dünya ve ahiret yöneticiliğine çıkıyor olması. Yani Rahman sıfatı ile dünya geçiciliğini, Rahim sıfatı ile de ahiret kalıcılığını yansıtan muhteşem bir kelimedir tek başına Bismillahirrahmanirrahim. Evet, esirgeyen ve bağışlayan Allah'ın adıyla çevrilmesine rağmen faniliğin gelirgeçerliğini ve öte dünyanın bakiliğini anlatan bir derinlik de bulabilir bulmak isteyenler.


Pek tabii ki, her milletin ve her inanışın da Bismillah'ı kendisine özgü olabiliyor. Çünkü malum, dünyada yüzlerce din ve inanış varken mesela İncil, "Başlangıçta söz vardı" şeklinde başlayabiliyor. Goethe'nin de Faust karakteri eylemci karakterine "Başlangıçta eylem vardı" şeklinde başlayabiliyor. Dostoyevski de Bismillah demiş olsaydı "Başlangıçta acı vardı" diyebilirdi belki. Değişmeyen tek şey, başlangıçsız olanın sonsuzluğu bu noktada.


Şöyle güzel bir alıntıyla sanal gerçekliklerinizden ayrılayım:


"Anne, baba! Senin namazın sürekli tekrarlanan bir tür sportif hareketlere benziyor. Hiçbir ahlaki etkisi, ameli düzeltme ve sağlıklı bir neticesi olmayan bir şey! Sabah, öğlen, akşam hep aynı şeyi yapıyorsun, ancak ne yaptığın hareketlerin ve okuduğun şeylerin anlamını biliyorsun ne de namazın esas felsefesinden, hikmet ve hedefinden haberin var. 

Sen diyorsun ki namaz kılmak Allah'la konuşmaktır. Düşün şimdi, bir kimse muhatabıyla konuşuyor ancak kendisi ne konuştuğunu anlamıyor. Bu nasıl bir şey?"


Ali Şeriati