Sen hiç sonsuzlukla dans ettin mi?

Sadece bir enerjiden ibaret olduğunu fark ettin mi?

Evrenle aynı maddeden yapıldığını hissettin mi?

Parmak uçlarınla dokundun mu yıldızlara?

Kimliğinden ve tüm oluşlardan bir bir sıyrıldın mı?

Bu dünyanın bir rüya olduğunu sonunda anladın mı?


Sonsuzlukla dans etmek deyince benim aklıma ölüm geliyor. Çünkü ölüm aslında bir son değil, sonsuzluğun başlangıcıdır. Sonsuzluğa geri dönmektir. Ruh bedenden ayrılır ve sonlu olmaktan kurtulur. Sonsuzluğa kavuşur.


Sadece bir enerjiden ibaret olduğumu fark etmek zor. Bir bedene sahip olmak insanı ağırlaştırıyor, hantallaştırıyor. Enerji deyince de somut bir şey gelmiyor akla. Elektrik gibi yıldırım gibi bir şey geliyor gözümün önüne. E=mc2 enerji nasıl kütleye dönüşür? Cevaplar soruları doğuruyor.


Evrenle aynı maddeden mi yapıldık? Olabilir. Carl Sagan hepimizin yıldız tozu olduğunu söylemişti. İçimizde aynı karbon atomları mı varmış neymiş. Bir ve bütünüz. Dışarıda bir kedi bağırdığında benim canım yanar.


Parmak uçlarınla yıldızlara dokunmak da biraz abartılı olmuş. Bizim biricik yıldızımız, güneşimiz cayır cayır hidrojenleri helyuma dönüştürürken mümkün Allah aşkına yakınına yaklaşmak da parmaklarınla dokunmak?


İnsanın kimliğinden sıyrılması için de ölmesi gerekir bence. Benlik üstümüze yapışmıştır. Ego öldürülemez. Tüm oluşlardan kasıt nedir? Kendi sorduğum soruya cevap bulamıyorum bazen.


Bu dünya çok gerçekçi bir rüya. Ve uyanmak için de ölmek gerekli. Ne kadar çok ölümden bahsedildi değil mi? Tanrının zihinsel yaratımı olduğu söyleniyor dünya için. Yani Tanrının zihninde birer oyuncuyuz hepimiz. Biz aslında yoğuz. Anlaması da kabul etmesi de hiç kolay değil. Yine de inanıyorum ki kaybolmayacak ruhlarımız, oyun bitecek ve sonsuzluğa kaldığımız yerden devam edeceğiz. Bunu umut ediyorum. Yok olmak çok korkutucu. Bazıları buna inanıyor. Öldükten sonra yok olacaklarına. Öyle programlanmamış benim zihnim. Ölüm sonrası başka bir boyutta yaşamaya devam edeceğimize inanıyorum. Bunun doğru olduğunu hissediyorum bütün kalbimle.