bu gece de kendimi yatak altlarına terk edilmiş yazmalar gibi buluyorum
ellerim bulanık bir yasağa girişiyor
bizse masum bir dönüşüm
kendince sadık
kendince âşık
kendince iyi
vıcık vıcık kıyametler bu gece de
sen kendince sadık, ben kendimce şefkatli ve iyiyim
sözcükler bana iyi, sana ölü bir tenhalık şarkısı
yine de, en küçük ölçekli kalplere bile
şiirle girmenin bir yolunu aramak
hiç saçma ve dipsiz görünemiyor bana
amansız ve bireysel bunalımlı kurallarım
bu gece de kültürsüzlükler içinde
çıldırışlara mahkum ediyor beni
sevgilim, altın çağım benim
bu bir ayrılık değil, bunu gözlerimden olsun anla
biz seninle, tarihin ortadan ayrıldığı
ve halkı ortadan ayırdığı o güne benziyoruz
elimde olsa kaldırsam yatak altlarına
var olmanın içimde uyandırdığı
dört vakitlik sancıları
ve gözlerinin karışmışlığını alevlere
sanki yüzüm yanık, kafam çatlak
sanki bu gözler senin değil
alevlerin gözleri
hiç, ama hakiki bir hiçlik uğruna
bin mermi ve bin şiir patlıyor bu gece de kulaklarımda
hiçbir yerde sesinde olduğu kadar doğru durmuyor ismim
ve yazık ki dillerin, tıpkı gözlerin gibi alevden bana
genciz, öfkeli ve aceleci çoğu kez
bir an çığlıklardan arınıp gelsen aklıma
korkulardan, cehennemin yedinci katına layık günahlardan
ve vicdanının seni her gece çıkarttığı
idam sehpası ayıplarından arınıp
çünkü
bu belirsiz acelelere küskünüm
yazık ki küskünlüklerim tıpkı öfkelerim kadar kısa sürüyor hep
gel, küskünlüklerime
birbirimize karşı gelerek gülüşelim
sonra her şeyim al senin olsun
biri kafamın suyunu sıkıyor sanki
aralığın on birliği ve saatin
dokuz buçukluğu içimde döneniyor
hiçbir şey eskisi gibi kalmıyor
buna kederli anlamlar yüklensin istemem
bu beni yeni bir sabaha uyandırıyor
çünkü bir şeylerin değişmesinin devrimsel mümkünlüğünü kanıtlıyor
yüzüm ayrılık kadar durgun ve yasta
içimde dörtnala iştahlar
kasıklarına yüzümü dayamaklara
ölüm ülkelerinden ve çekip gitmekten evlerden
sana gelmek istiyorum
kendi düşüncemin uzadığı yere serilip kalıyorum
kaldığım yerden en mühürlü iddialar bile kaldıramıyor beni
birbirimizi haklı olmak arzularıyla dağlayıp durmanın
içimde bıraktığı sığıntısız ve yalın korkuları
en kirli aydınlıkların küflenip kaldığı kapımdan
tek bileğimle kovmaktan yorgunum
bu gece de yanaklarımda ellerinin rengi cıvıldamıyor
sözcüklerim, toprağım gibi biçimsiz
elim ayağım acı acı sularla bağlanıyor
fakat her arayışın rengi solar elbet
ve pişmanlığı pullanır içimden bir gece
seni elim tetikte beklemenin o yolda
aslında biz bu yolu ezberledik seninle
zamanın ortasından dalıp sabırlarıma
kör kütük âşık ve uzak durabilmemle senden
en zifiri ihanet farkındalıklarıyla
tüm perişan ikindiler ve geceler uzak kalıyor şimdi
devran ağır ağır dönüyor
herkesin elleri, benim düşüncelerim çatlıyor
gazetelerde ölümler, affedişlerde pişmanlıklar
kahvelerde sohbetler, evlerde sırlar uzuyor
birileri, yeter deyip çekip gitmeyi öğreniyor
günler azaltıyor sevgilerini onların
bizim ki ölüm gibi dehşetle fışkırıyor
bir şarkı ve bir acı öğretiyorsun sen bana
varsın ben yanılmış olayım
duyduklarım kaybolsun, pencerelerim tuğlalansın
muhabbetimin dili kesilsin
şiirim küfürlensin ve değmesin gözlerin
burası dünya
bunu yüzümden olsun anla
senin sevgin de, kinin de fazla buraya
İsrâ Ahmedoğlu
2022-12-18T01:35:18+03:00@diclesonya çok teşekkür ederim ✨❤️
sonya
2022-12-16T19:19:45+03:00Yüreğinize sağlık 🙏 akışı güzel ve doya doya bir şiir...