Nerden başlayacağımı bilmiyorum. Ne söyleyeceğimi de... Burayı uzun zamandır gördüm, birkaç kere de niyetlendim yazmaya ama çoğunu onaylanmadan önce yakalayıp silmişimdir.


Yazı yazmaya tekrar başlamak ilaç gibi geldi. Pası atmak için daha çok yazmak ve tabii ki daha çok okumak lazım.


Dışarıdan bakıldığım zaman umursamaz, vurdumduymaz, her şeyi tiye alan ve anı yaşayan birisi olarak görünürdüm. Şimdi o da kalmadı... Sadece somurtan, devamlı olarak ciddi şeylerden bahseden ve insanları boğan özüme döndüm. Birkaç kişiye yapmamaya çalışıyorum bunu. Benim için değerli, önemli kişilere... Onlar için hala espri yapmaya, canımın yandığını göstermemeye, her şey yolundaymış gibi davranmaya özen gösteriyorum.


Ülkenin gidişatından etrafımdakilerin sağlık sorunlarına, para kazanma yükümlülüklerinden okumak istediğim kitaplara, kendi kişisel projelerimden... Dur, bekle, tamam!


Ha evet, bir de o var. Tavuk mu yumurtadan çıktı, yoksa yumurta mı tavuktan sorusu...


Çoğu kişi depresyonumu biten bazı şeylerin yan etkisi zannederken bazı arkadaşlarımla sohbet ediyor halde buluyorum kendimi. Şu sıralarda çevreme biraz biraz daha açıldım. Daha rahatlatıcı oldu diyebilirim. Düşündüğümden daha az tepkiler aldım. Nedense herkesin beni çarmıha gerip yakacağından emindim. Olmadı...


Çoğu kişi için dışarıda kodlarıyla yaşayan bir şövalye gibiydim. Beni hatasız, ayıpsız bilirlerdi. ''Şunu yapmak doğru mudur?'' diye ortamda sorulan adam hep ben olurdum. Gerçi işleri usulüyle halletmiş ve görünürde hala kodlarımın dışına çıkmamış olsam da....


Diyorum ki acaba bu kısmı da anlatsaydım bakış açıları aynı şekilde devam eder miydi?


Bir şey sona yaklaştığı zaman anlarsın. Benim bakış açımdan yapmam gerekenleri yapmıştım. Hatta senelerdir hissizleşmeme rağmen bitirmek adına en iyi zamanı beklemiştim.


Yine de kimseye niye, neden ve hangi süreçle hissizleştiğimi söylememiştim.


İçimde gezinen zehir etkilerini dışa vurmadan senelerce devam etmişti. Ben de insanları panik etmemek adına saklamıştım tabii. Sonuçta geçici bir şey olabilirdi. Önce halüsinasyonlarla başladı etkileri. Sonra yer yer uyuşukluk, zaman atlaması, algı şaşması ve anksiyete ile devam etti. Belli bir süreden sonra bunlardan birkaç tanesi aynı anda gerçekleşiyordu. (Bkz. Savaşçı şiirim)


Ruhuma giden yollardaki zehir
Etkin bana vız gelir

(Ne yazık ki vız gelmeyecekti.)


Hissizliğimin nedeni ruhumun başka bir yere transfer oluşuydu. Daha önceden başıma gelmeyen, yaşamadığım bir deneyimdi. Engel olmaya çalışmıştım. Şalterleri kapattım. Bağlantıyı kestim. Giden yolları kapattım. Görüntüyü durdurdum.


Hiçbir şeye yaramadı. Bir kere, sadece bir kere tetikleyici hatıraya yakalandım. Ciğerlerim sökülür gibi olmaya başladı. (Bkz. Vicdan şiirim.) O gecenin ne kadar yoğun, ne kadar dolu geçtiğini anlatamam.


Telafisiz bir günah gibi ensemde
Nefesini hissediyorum
Ciğerlerimi söndürüyor
İçimi yakıyor
Hayır bir ilacı yok bunun
Kaçışı yok
Saklanmak yok
Alternatifi yok


Artık şuna inanıyorum. Hayatta şöyle bir şey var: Kaçmak isteseniz de her şeyden kaçamıyorsunuz. Kaçamayacağınızı fark ettiğinizde kalıp savaşmayı tercih ediyorsunuz. Ancak farkındasınız. Bu savaşta bir zafer yok. Umut yok. Adınıza yazılacak şanlı türküler yok. Geceden sonrası bile yok sizin için. Ölülerinizi çukurlara atıp siz yokmuşçasına gidecekler. Adını da hiçlik meydanı yapacaklar oranın. Var olmayanın yok oluşa ulaştığı yerlerden biri olarak kalacak.


Yine de oraya gidiyorsunuz çünkü bu yapabileceğiniz tek şey. Şansa inanmıyorsunuz, kendinizden başka hiçbir şeye tutunmuyorsunuz. Merhamet beklemiyor veya dilenmiyorsunuz. Hayaller size karabasanlar halinde saldırıyor. Dokunuşları buz kesici... Kalbiniz çarpıyor, bu halen hayatta olduğunuzu size hissettiriyor. Okyanuslar donuyor, mevsimler karışıyor. Yer yarılıyor. Parçalana parçalana fırtınanın göbeğine ilerliyor ve bir yandan silahlarınızı atıyorsunuz.


Farkındasınız. Bu savaşta bir zafer yok.

Umut yok.

Adınıza yazılacak şanlı türküler yok.

Siz burada bir hiçsiniz!


Yok oluş gerçekleşirken bile umurunuzda değil. Aklınızda eski bir hatıra, bir kesit canlanıyor. Bu gülümsemenize yetiyor. Gözlerinizi yumuyor ve kollarınızı açarak kendinizi sona bırakıyorsunuz.


Yalanlarımla öldürdüm kendimi
Bu gerçek…
Hislerimi hapsettiğim duvarlar
Çatlamaya başladı
Aradan sızanlar bunlar
Bazen geceleri içeriye girip
Yazılan ağıtları
Okunmamış yazıtları görüyorum
Bazense dışarı çıkıyor
Şehrin ışıklarında kayboluyorum
Kendi kendime konuşuyorum çokça
Sadık sırdaşım ve ebedi yoldaşımla
Sonumu bekliyorum…