Yaşadığımız Depresyon Değil Kapitalizm!
Bu kitapta “Ne yapmalı?” sorusuna bir cevap bulamazsınız ama “Biz ne yaşıyoruz?” diye bir sorunuz varsa işte onun gelmişini geçmişini anlayabilirsiniz.
Gerçek bir radikal Debord gösteriye katılmayı reddeden bir radikal!
Öyle bildiklerimiz gibi değil baya dik başlı, Charlie Chaplin'in basın toplantısına baskın yaparak onu faşistlikle suçlayacak kadar.
Bir o kadar da hassas, çoğu zaman tek başına direnmek zorunda kaldığı için benim gözümde o da bir “Tutunamayan.”
Yüksek farkındalığı, bilgisi ve hassaslığı o kadar yaşanmayacak bir hale gelmiş ki, “Bu dünya hassas kalpler için bir cehennemdir.” deyip 30 Kasım 1994 tarihinde, kalbine ateşlediği silahla kendini öldürmüş...
O sadece belli bir ideolojinin, belirli bir kesimin muhalifi değil.
Gösteri toplumunun muhalifi ve gösterinin bulaşmadığı bir kesim nerdeyse yok.
O Hitler kadar Stalinden de nefret etmiş birisi, ikisi de acımasız birer katil onun gözünde ve ikisi de gösterinin baş rolleri.
Kapitalist kadar komünist gösterinin de muhalifi, çünkü ikisinin de “Gerçekleştirdiği birleşme genelleştirilmiş ayrılığın resmi dilinden başka bir şey değil.”
Gösteri öyle yaygın ve içselleştirilmiş durumda ki gösteri karşıtları bile gösteriye hizmet ediyor ve varoluş koşullarındaki pratik değişiklikler dahilinde bilinçsizliği koruyor...
Benzer söylem canım Oğuz Atay’da vardı. Belki “Ne alaka, her yere de sokma.” diyeceksiniz ama ben yakaladım yine o hassaslıktan o benzerliği.
O da aynı duruma isyan ediyordu bence. “Kişi kendi varoluşunu gerçekleştirmeden, yeterince bilinçlenmeden büyük ideolojiler içinde kendini var etmeye çalışıyor, ideolojinin büyüklüğünü sahiplenerek sanki kendi büyümüş gibi davranıyor ve bu ideolojilerin ideologları bu durumu destekleyerek kişilerin bilinçsizliğini korumaktan başka bir şey yapmıyorlar” diyordu.
O yüzden gençlik yıllarında çok mücadele verdiği sol örgütlenmelere de küskün ayrıldı, dışlandı, yalnız kaldı çünkü önce herkesin kendini bilinçlendirip sonra toplumu bilinçlendirmesini istiyordu, bu durum tabii ki ideologların işine gelmedi...
(Ama o intihar etmedi, ölümü ve intiharı her eserinin ana teması oldu, karakterlerini öldürdü ama kendisi yaşamı seçti, yaşayamamaktan yorulsa da hep yaşama arzusunu korudu.)
Debord da öyle işte, yalnız kalmış bir filozof…
Dili ağırdır, biraz pratiğiniz ve sabrınız yoksa tipini sevip dalmayın. Biraz hazırlık ister ama mutlaka listenize ekleyin derim...
Ve sizi cesaretlendirmek için de şunu söyleyebilirim. Bu kitabı hakkıyla okuduktan sonra emin olun değişeceksiniz. Taştan değilseniz bu kitaptan sonra aynı şekilde yaşamaya, aynı şekilde düşünmeye ve insanlara aynı gözle bakmaya devam edemezsiniz...
Ve okunmasını çok istiyorum. Ülkemize gerçekten çok lazım bir kitap. Bunca görgüsüzlüğün, adaletsizliğin, heybetli lafların, gösterişli yaşamların, ideologlarından başka kimseye bir faydası olmayan inanç ve ideolojilerin ve sefaletin bunca yaygın olduğu ülkemizde her sokağa adının yazılmasını istediğim bir kitap...
“Çağımızın... tasviri nesneye, kopyayı aslına, temsili gerçekliğe, dış görünüşü öze tercih ettiğinden kuşku yoktur... Çağımız için kutsal olan tek şey yanılsama, kutsal olmayan tek şey ise HAKİKATTİR. Dahası, hakikat azaldıkça ve yanılsama çoğaldıkça çağımızın gözünde kutsal olanın değeri artar, öyle ki bu çağ açısından yanılsamanın had safhası, kutsal olanın da had safhasıdır.”
Feuerbach

“GERÇEK ANLAMDA ALTÜST EDİLMİŞ DÜNYADA DOĞRU, BİR YANLIŞLIK ANIDIR…”
Ve bizler eğer yaşıyorsak, kralları çiğnemek için yaşıyoruz...