On saat sonra gidiyorum senden, şehirden, anılardan, geçtiğimiz yolları geçerek gidiyorum sevgilim. Oturduğumuz yerlerde oturarak gidiyorum. En önemlisi senin, beni terk ettiğin şehirden gidiyorum, geri dönmemek adına ayrılıyorum artık beraber tuttuğumuz bu evden, oturduğumuz koltuktan, eşyalarımızdan gidiyorum. Masasında yüzlerce kez kahvaltı yaptığımız evden gidiyorum. En çok da yatağımızdan vazgeçerek gidiyorum sevgilim...


Her caddesinde, sokağında ayrı hatıralarımız olan önceden çok sevdiğim artık nefes alamadığım şehirde, en çok da evin yolunu tuttuğum zaman düğümlenir boğazım. Orada yaptığımız türlü şakalar ve sohbetler canlanır gözümde. Seninle geçirdiğimiz mutlu veya üzüntülü zamanlar akar önüme şeritler halinde özlüyorum sevgilim. Artık nefes alamıyorum burada...



Bugün evi kapattım. İlk girdiğimiz zamanı hatırlıyorumda mayısın yirmi sekizi, bir cuma sabahı alelacele eşyalarımızı bırakıp işe gitmiştik. Ne suyu ne de elektriği açtıramamıştık, üç gece susuz dört geceyse elektriksiz kalmıştık seninle. Zor zamanlardı eşyalarımız birikmiş duş alamamıştık, bu süre boyunca geceleri mum yakar eve getirdiğimiz suyu kullanırdık. Bu bizim en hafif derdimizdi o zaman, hep şey demek istemiştim sonunda çok sıkıntı çektik çok büyük badireler atlattık ama başardık gözümde hep bu olmamış anımsı şey dolaşırdı. Bir gün gerçek olacağı umuduyla ama başaramadık sevgilim…