Etrafın kalabalığı odamı sararken, aklım söylediğin son şarkıyı ararken gözüme ilişti Werther. Kitaplıkta öyle bir yerde duruyordu ki, yüzüme satırlarının çarptığı hissine kapılıyordum. Sahi neden tüm kitaplar rafa yapışmışken o bana kendini hatırlatıyordu ki? Belki içinden çıkamadığım halimi fısıldıyor bana. Melankoli. Ama bu kendi ruhu değil mi? Belki de beni telkin etmek için bu duruşu. Werther'den telkin almak... Biraz Wether'i anımsayalım. Gördüğü bir çift gözdeki yabancıyı görememek veya kabullenememek... Tüm sözcükleri ona (Lotte) iken ondakileri bilememek... Evet Werther'in duruşu bu yüzden. Kendini anımsatarak içine düştüğüm çemberi bana göstermek. Belki ben olma demek.
Ancak bu duygunun esiri olmamak tüm savaşların en büyüğü. Ve evet bu ilk yenilişim. Ancak Werther'den farklı bir kabulleniş benimki. Öyle bir kabulleniş ki hiçbir barış antlaşmasındaki kabullenişler benimkisiyle denk değil... Çünkü içimdekiler kül olsaydı yeniden yanar, demir olsa erir erir yeniden dirilirdi.